İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- Please make an appointment to come in and discuss this further.
Tom Mary ile sorunu görüşmek istiyor.
- Tom wants to discuss the problem with Mary.
Tom'un sorunlarını tartışmak istemiyorum.
- I don't want to discuss Tom's problems.
Tom'un sorunlarını tartışmak için kimsesi yok.
- Tom doesn't have anyone to discuss his problems with.
Dün bunu seninle konuşmak istedim ama sen dinlemek istiyor gibi görünmüyordun.
- I wanted to discuss this with you yesterday, but you didn't seem to want to listen.
Patronumla kişisel konuları konuşmaktan imtina ederim.
- I avoid discussing personal subjects with my boss.
Bu konu tartışılmaya değer.
- That topic is worth discussing.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Sorunlarımdan söz etmek istemiyorum.
- I don't want to discuss my problems.
Tartışmalar uzun ve bazen acıydı.
- The discussions were long and sometimes bitter.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Seninle tartışmak gereken bir şeyim var.
- I have something I need to discuss with you.
Seninle tartışmak istediğim başka bir şey var.
- There's something else I want to discuss with you.
Tom'la tartışacak önemli bir şeyim var.
- I have something important to discuss with Tom.
Biraz geç olduğunu biliyorum ama şimdi uğramamın bir sakıncası var mı? Seninle tartışmam gereken bir şeyim var.
- I know it's kind of late, but would you mind if I came over now? I have something I need to discuss with you.
Öneriniz bizim buradaki görüşmemizle alakasız gibi görünüyor.
- Your suggestion seems irrelevant to our discussion here.
Koç'un onun saha performansını değerlendirmek için her oyuncuyla bire bir görüşmesi vardı.
- The coach had a one-on-one discussion with each player to evaluate his performance on the field.
Tartışılan şey budur.
- That's what's being discussed.
Makale sorunu etik açısından tartışıyor.
- The paper discusses the problem in terms of ethics.
Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.
- This political problem gave rise to hot discussions.
Tartışmalar devam ediyor.
- The discussions are ongoing.
Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.
- Tom and Mary were discussing their problems with John.
Tom ve Mary durumu görüşüyorlar.
- Tom and Mary are discussing the situation.
For she was giuen all to fleshly lust, / And poured forth in sensuall delight, / That all regard of shame she had discust, / And meet respect of honour put to flight .
Pistol: Discuss unto me; art thou officer? Or art thou base, common and popular?.
I don't wish to discuss this further. Let's talk about something else.
This topic is not open to discussion.
... Could you discuss Google's plan for bringing the ...
... every subject, we discuss every question, we look at every kind of evidence, we focus ...