Seninle bir şey görüşmek istiyorum.
- I'd like to discuss something with you.
Durumu görüşmek istiyorsanız, lütfen bize bildirin.
- If you want to discuss the situation, please let us know.
Tom'un sorunlarını tartışmak istemiyorum.
- I don't want to discuss Tom's problems.
Yeni bir öneriyi tartışmak için bir yürütme kurulu oluşturuldu.
- An executive council was formed to discuss the new proposal.
Patronumla kişisel konuları konuşmaktan imtina ederim.
- I avoid discussing personal subjects with my boss.
Seninle fiyat hakkında konuşmak istiyorum.
- I would like to discuss about the price with you.
Bu sorun tartışılmaya değer.
- This problem is worth discussing.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Sorunlarımdan söz etmek istemiyorum.
- I don't want to discuss my problems.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Tartışmalar uzun ve bazen acıydı.
- The discussions were long and sometimes bitter.
Seninle tartışmak istediğim başka bir şey var.
- There's something else I want to discuss with you.
Seninle tartışmak istediğim önemli bir şey var.
- There is something important I want to discuss with you.
Tom'la tartışacak önemli bir şeyim var.
- I have something important to discuss with Tom.
Tom'la tartışmam gereken bir şeyim var.
- I have something I need to discuss with Tom.
Görüşmeye ara vermek istemedim.
- I didn't want to interrupt the discussion.
Tom görüşmeyi yönetecek.
- Tom will lead the discussion.
Tartışılan şey budur.
- That's what's being discussed.
Makale sorunu etik açısından tartışıyor.
- The paper discusses the problem in terms of ethics.
Tartışmalar uzun ve bazen acıydı.
- The discussions were long and sometimes bitter.
Onun hakkında tartışmalar olabilir.
- There may be discussions about it.
Tom ve Mary durumu görüşüyorlar.
- Tom and Mary are discussing the situation.
Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.
- Tom and Mary were discussing their problems with John.
For she was giuen all to fleshly lust, / And poured forth in sensuall delight, / That all regard of shame she had discust, / And meet respect of honour put to flight .
Pistol: Discuss unto me; art thou officer? Or art thou base, common and popular?.
I don't wish to discuss this further. Let's talk about something else.
This topic is not open to discussion.
... every subject, we discuss every question, we look at every kind of evidence, we focus ...
... ERIC SCHMIDT: You'll need to discuss that with Apple. ...