O hoşnutsuz değil. O sadece yorgun.
- He's not discontented. He's just tired.
Tom hoşnutsuz görünüyor.
- Tom seems discontented.
Onlar memnuniyetsizdi.
- They were discontented.
Dilek memnuniyetsizlikten kaynaklanır. Bunu kontrol etmeye çalışın.
- Desire is a source of discontent. Try to control it.
Güçsüz bir prens olan Eric Danimarkalılar arasında büyük hoşnutsuzluğa sebep olan kötü bir para sistemi çıkardı.
- Eric who was a weak prince issued a bad coinage which excited great discontent among the Danes.
Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.
- I write to express my discontent.
Başkaları ile hoşnutsuzluk içinde yaşamaktansa dünya malından vazgeçmek daha iyi.
- Better to give up possessions than to live in discontent with others.
After her injury, Alice was a discontented woman.
He lived a discontented life.