Don't think in your native tongue, said the monolingual Tom.
- Tek dilli Tom Ana dilinizde düşünmeyin dedi.
French is their mother tongue.
- Onların ana dili Fransızca.
Italian is my mother tongue.
- İtalyanca benim ana dilimdir.
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
Music is a common speech for humanity.
- Müzik insanlık için ortak bir dildir.
In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
- İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
You should avoid adding sentences in a language other than your own, because unless you write in your mother tongue or dialect, you are prone to make many mistakes.
- Kendi dilinden başka bir dilde cümleler eklemekten kaçınmalısın, çünkü ana dilinde ya da lehçende yazmadıkça birçok hata yapmaya eğilimlisin.
Teochew is a dialect of Min Nan.
- Teochew dili, Min Nan'ın bir şivesidir.
The pitaya's common English name of dragon fruit reflects its vernacular name in many Asian languages.
- Pitaya'nın ortak İngilizce adı dragon fruit birçok Asya dillerinde onun argo adını yansıtmaktadır.
A language is a key to the heart of millions.
- Bir dil milyonların anahtarıdır.
The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context.
- Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.
Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English?
- Neden İngilizce dilinde iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir lingua franca olmasını istiyorsun?
In spite of the language difficulty, we soon became friends.
- Dil zorluğuna rağmen biz kısa sürede arkadaş olduk.
In spite of my diet, I couldn't help taking a slice of chocolate cake.
- Diyetime rağmen, bir dilim çikolatalı kek almaktan kendimi alamadım.
I'm pretty sure Tom's bilingual.
- Tom'un iki dilli olduğundan oldukça eminim.
Almost every person in this country is bilingual.
- Bu ülkedeki neredeyse her insan iki dillidir.
Tom is soft-spoken and polite.
- Tom tatlı dilli ve kibar.
Layla was very charming and soft-spoken.
- Leyla çok çekici ve tatlı dilliydi.
My ideal woman is shapely, intelligent and a polyglot.
- Benim ideal kadınım, düzgün, akıllı ve çok dillidir.