Beggars can't be choosers.
- Dilenciler seçici olamaz.
Tom dropped a coin into the beggar's cup.
- Tom dilencinin kabına bir bozuk para koydu.
The man always cadges money from me.
- Adam her zaman benden para dilenir.
French is their mother tongue.
- Onların ana dili Fransızca.
French is her mother tongue.
- Fransızca, onun ana dilidir.
I can understand your language.
- Dilinizi anlayabiliyorum.
It's difficult to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
Music is a common speech for humanity.
- Müzik insanlık için ortak bir dildir.
Tom was speechless for a moment.
- Tom'un bir an için dili tutuldu.
You should avoid adding sentences in a language other than your own, because unless you write in your mother tongue or dialect, you are prone to make many mistakes.
- Kendi dilinden başka bir dilde cümleler eklemekten kaçınmalısın, çünkü ana dilinde ya da lehçende yazmadıkça birçok hata yapmaya eğilimlisin.
Teochew is a dialect of Min Nan.
- Teochew dili, Min Nan'ın bir şivesidir.
The pitaya's common English name of dragon fruit reflects its vernacular name in many Asian languages.
- Pitaya'nın ortak İngilizce adı dragon fruit birçok Asya dillerinde onun argo adını yansıtmaktadır.
The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context.
- Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.
A language is a key to the heart of millions.
- Bir dil milyonların anahtarıdır.
Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English?
- Neden İngilizce dilinde iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir lingua franca olmasını istiyorsun?
In spite of my diet, I couldn't help taking a slice of chocolate cake.
- Diyetime rağmen, bir dilim çikolatalı kek almaktan kendimi alamadım.
In spite of the language difficulty, we soon became friends.
- Dil zorluğuna rağmen biz kısa sürede arkadaş olduk.