dikkatlice

listen to the pronunciation of dikkatlice
Türkisch - Englisch
attentively

I'll read more attentively. - Ben daha dikkatlice okuyacağım.

Please listen to me attentively. - Lütfen beni dikkatlice dinle.

Carefully, attentively, cautiously
Attentively, carefully, cautiously
attentively, carefully
sharp
carefully

The policeman lifted the box carefully. - Polis kutuyu dikkatlice kaldırdı.

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

cautiously

Tom approached cautiously. - Tom dikkatlice yaklaştı.

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

well
thoughtfully
dikkat
care

You must take care when you cross the road. - Yolu geçerken dikkat etmelisin.

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

dikkat
attention

Tom didn't want to attract attention. - Tom dikkat çekmek istemiyordu.

Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature. - Birçok Avrupalı ​​araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.

dikkat
caution

He cautioned me against being careless of my health. - O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.

Please proceed with caution. - Lütfen dikkatli olun.

dikkat ederek, dikkatlice
by considering carefully
dikkat
attention, caution; care, carefulness, heed, assiduity, regard; Look out!, Watch out!, Be careful!, Attention!
dikkat
discretion
dikkat
(Hukuk) consideration

You should take her illness into consideration. - Onun hastalığına dikkat etmelisin.

I have taken everything into consideration. - Her şeyi dikkate aldım.

dikkat
warning

No attention was paid to his warning. - Onun uyarısına hiç dikkat edilmedi.

He paid no attention to my warning. - Uyarımı dikkate almadı.

dikkat
regard

Tom regarded the statue carefully. - Tom heykele dikkatlice baktı.

He was fighting regardless of his wound. - O, yarasını dikkate almadan dövüşüyordu.

dikkat
circumspection
dikkat
be careful!

Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed. - Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

dikkat
mind

While driving, mind the potholes. - Araba sürerken, çukurlara dikkat et.

If he'd been there, he'd have told you to mind your manners. - Orada olsaydı, hareketlerine dikkat etmeni söylerdi.

dikkat
beware of

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

Beware of falling rocks! - Düşen kayalara dikkat edin!

dikkat
nota bene
dikkat
diligence
dikkat
(Bilgisayar) careful

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

dikkat
fetish
dikkat
cate
dikkat
(Bilgisayar) look out

Look out! There's a car coming. - Dikkat! Gelen bir araba var.

Look out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat et.

dikkat
{i} notice

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

dikkat
count

In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world. - Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

dikkat
heed

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

dikkat
intentness
dikkat
carefulness
dikkat
{i} attentiveness

Do your work with more attentiveness. - Biraz daha dikkatli çalışır mısın?

dikkat
solicitude
dikkat
taking care of
dikkat
considerations
dikkat
in attention
dikkat
watchfulness
dikkat
remark

There was nothing worthy of remark at the fair. - Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.

Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique. - Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.

dikkat
watch out

Watch out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

Watch out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat et.

dikkat
note

Please take note of that. - Lütfen ona dikkat et.

You need to take note of this! - Buna dikkat etmelisin!

dikkat
fore

If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children! - Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!

The forest fire occurred through carelessness. - Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.

dikkat
shun
dikkat
Notice!

Notice how the player uses his elbows. - Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.

I didn't notice the light turn red. - Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.

dikkat
Beware!

Beware! There's a car coming! - Çok dikkat et! Gelen bir araba var!

Beware of pickpockets here. - Burada yankesicilere dikkat edin.

dikkat
careful attention
dikkat
ware
dikkat
application
dikkat
cave
dikkat
cautiousness
dikkat
Be careful!/ Look out!
dikkat
ear(1)
dikkat
beware

Beware of the cockerel. It bites. - Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

dikkat
studious
dikkat
rigor
dikkat
cognizance
Türkisch - Türkisch

Definition von dikkatlice im Türkisch Türkisch wörterbuch

Dikkat
(Osmanlı Dönemi) SAAL
Dikkat
(Osmanlı Dönemi) ÇÜ
DİKKAT
(Osmanlı Dönemi) İncelik, dakik oluş. Ehemmiyet ve kıymet verme
dikkat
Dikkat ediniz! anlamında bir uyarma sözü
dikkat
Dikkat ediniz!
dikkat
İlgi, özen
dikkat
Bilinç etkinliğinin belli bir nesne üzerinde yoğunlaşması
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık: "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. İlgi, özen
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık