Sami was very watchful.
- Sami çok dikkatliydi.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
I'm the type who likes to think things over very carefully.
- Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
Listen attentively to what I say.
- Söylediğimi dikkatlice dinle.
Do your work with more attentiveness.
- Biraz daha dikkatli çalışır mısın?
Tom moved cautiously.
- Tom dikkatli bir şekilde taşındı.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
You should be more thoughtful of your safety.
- Güvenliğiniz hakkında daha dikkatli olmalısın.
We all need to pay closer attention to what Tom says.
- Hepimiz Tom'un söylediklerini daha dikkatli dinlemeliyiz.
He closed carefully the front door.
- O, ön kapıyı dikkatlice kapattı.
I forced myself to stay alert.
- Kendimi dikkatli olmaya zorladım.
I need to be more alert.
- Benim daha dikkatli olmam gerekiyor.
I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake.
- Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.
I'm very mindful of that.
- Onun hakkında çok dikkatliyim.
If you want to be a newspaperman, you have to be observant.
- Gazeteci olmak istiyorsan dikkatli olmalısın.
I think I'm very observant.
- Sanırım çok dikkatliyim.
Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course.
- Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.
Listen carefully and do exactly what I tell you.
- Dikkatlice dinle ve tam olarak sana söylediğimi yap.
I'm the type who likes to think things over very carefully.
- Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature.
- Birçok Avrupalı araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.
You should pay more attention to your own safety.
- Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.
Everything should be done with the greatest caution.
- Her şey en büyük dikkatle yapılmalı.
We should proceed with great caution.
- Büyük bir dikkatle devam etmeliyiz.
You must be careful not to make him angry.
- Onu kızdırmamak için dikkatli olmalısın.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
We have to be cautious.
- Dikkatli olmak zorundayız.
I want to be cautious.
- Dikkatli olmak istiyorum.
I've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundayım.
You've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundasın.
Tom didn't take Mary's age into consideration.
- Tom Mary'nin yaşını dikkate almadı.
You should take her illness into consideration.
- Onun hastalığına dikkat etmelisin.
No attention was paid to his warning.
- Onun uyarısına hiç dikkat edilmedi.
Tom was mindful of my warning.
- Tom uyarıma dikkat etti.
He came regardless of my instructions.
- Benim talimatlarımı dikkate almadan geldi.
She seldom pays regard to my advice.
- O, tavsiyemi nadiren dikkate alır.
I've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundayım.
You've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundasın.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed.
- Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.
I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake.
- Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.
Tom was mindful of my warning.
- Tom uyarıma dikkat etti.
Beware of pickpockets.
- Yankesicilere dikkat edin.
Beware of pickpockets here.
- Burada yankesicilere dikkat edin.
He seldom gets sick because he is careful about his health.
- Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.
The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
- Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
Look out for the wild dog!
- Vahşi köpeğe dikkat edin!
Look out! There's a car coming.
- Dikkat! Gelen bir araba var.
Notice how the player uses his elbows.
- Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.
He took no notice of my advice.
- O, benim tavsiyemi dikkate almadı
At last, they began to count down cautiously.
- Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world.
- Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.
They gave no heed to the warning.
- Uyarıya dikkat etmediler.
Tom failed to heed warning signs.
- Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.
Do your work with more attentiveness.
- Biraz daha dikkatli çalışır mısın?
She achieved remarkable results.
- O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
The recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.
Watch out mom, these are coming your way!
- Dikkatli olun anne, onlar size doğru geliyor.
Watch out for thieves around here.
- Civardaki hırsızlara dikkat edin.
There is one very noteworthy element in this stage.
- Bu aşamada dikkat çeken bir husus vardır.
Kate took careful notes on the history lecture.
- Kate tarih dersinde dikkatle not tuttu.
The forest fire occurred through carelessness.
- Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.
If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children!
- Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!
I hope my mistake will escape his notice.
- Hatamın onun dikkatinden kaçacağını umuyorum.
He took no notice of my advice.
- O, benim tavsiyemi dikkate almadı
Beware of pickpockets here.
- Burada yankesicilere dikkat edin.
Let the buyer beware.
- Alıcı dikkatli olsun.
Beware of pickpockets.
- Yankesicilere dikkat edin.
Beware of pickpockets here.
- Burada yankesicilere dikkat edin.