dik dik

listen to the pronunciation of dik dik
Türkisch - Englisch
fixedly
severely, angrily
dik dik bakmak
{f} stare

It's not polite to stare at people. - İnsanlara dik dik bakmak kibarlık değildir.

It's impolite to stare at people. - İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

dik dik bakan
staring

The girl staring back at me was angry. - Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.

dik dik bakan
unwinking
dik dik bakan
glaring
dik dik bakmak
gaze at
dik dik bakmak
fix
dik dik bakmak
stare at

It's rude to stare at people. - İnsanlara dik dik bakmak kabadır.

It's impolite to stare at people. - İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

dik dik bakmak
to stare (at), to glare (at), to glower (at)
dik dik bakmak
gaze
dik dik bakmak
gaze up on
dik dik bakmak
to stare angrily, look fixedly (at)
dik dik bakmak
glare
dik dik bakmak
gaze on
dik dik bakış
gaze

Tom lowered his gaze. - Tom dik dik bakışını indirdi.

dik dik olmak
stand up
dik
perpendicular

Dancing is a perpendicular expression of a horizontal desire. - Dans, yatay arzunun dikey bir ifadesidir.

dik
steep

We climbed the steep slope. - Dik bir yamaca tırmandık.

Watch your step. The stairs are steep. - Adımına dikkat et, merdivenler diktir.

dik
erect

The Berlin wall was erected in 1961. - Berlin duvarı 1961'de dikildi.

This monument was erected in February, 1985. - Bu anıt, Şubat 1985'te dikildi.

dik duran
standing
salağın dik alâsı
bloody fool
birbirine dik
(Gıda) orthogonal
dik dik bakmak
glare at
dik başlı
stubborn
dik dur
stand upright
dik dur
straighten up
dik durma
upright
dik olarak
perpendicularly
dik yamaç
steep slopes
dik çizgi
Vertical lines
bagaj dik kafesi
luggage-rack grid
başını dik tutmak
to hold one's head high, to save face
daha dik
steeper
dik
precipitous
dik
sheer
dik
straight, upright, erect (in standing)
dik
up
dik
(açı) right
dik
rapid
dik
(Geometri) right
dik
stiff

Tom's a stiff-necked old man. - Tom dik kafalı yaşlı bir adam.

dik
sharp, biting (remark)
dik
bluff
dik
vertical

Keep away from the vertical cliff! she shouted. - Dikey kayalıklardan uzak durun! o bağırdı.

The cliff is almost vertical. - Uçurum neredeyse diktir.

dik
upstanding
dik
scarped
dik
straight

In hopes of attaining superhuman powers, Christopher Columbus once stared at the sun for five minutes straight. It didn't work. - İnsanüstü güçlere ulaşmak umuduyla, Kristof Kolomb bir zamanlar beş dakika güneşe doğruca dik dik baktı.İşe yaramadı.

Sami looked Layla straight in the eye. - Sami, Leyla'ya dik dik baktı.

dik
arduous
dik
uprightly
dik
upright

She stood bolt upright. - O civatayı dik durdurdu.

An empty bag can't stand upright. - Boş torba dik duramaz.

dik
bold

This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters. - Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.

dik
perpendicular, vertical; straight, upright, erect; steep, rapid, precepitous; intent, fixed, penetrating; right
dik
fixed, penetrating, intent (look)
dik
(saç) rough
dik
jagged
dik
stand up
dik
square

A square is both a rectangle and a rhombus. - Bir kare hem dikdörtgen hem de eşkenar dörtgendir.

If a triangle has two right angles, it's a square missing one side. - Bir üçgenin iki dik açısı varsa, o bir kenarı eksik bir karedir.

dik
abrupt
dik
horny
dik alâsı
a bit of a
dik açı
geom . right angle
dik açı
vertical angle
dik açılı
normal
dik açılı
right

These two lines are at right angles. - Bu iki çizgi dik açılıdır.

dik açılı
right-angled
dik açılı
rectangular
dik açılı
at right angles
dik bakış
gaze

Tom lowered his gaze. - Tom dik dik bakışını indirdi.

dik bakışlı
staring angrily, sharp looking
dik başlı
froward
dik başlı
deaf
dik başlı
wayward
dik başlı
hard headed
dik başlı
obstinate

Do people ever accuse you of being obstinate? - İnsanlar seni hiç dik başlı olarak suçlar mı?

dik başlı
contrary
dik başlı
(kafalı) bullheaded, headstrong, obstinate, pigheaded, adamant, recalcitrant, stubborn, bloody-minded
dik başlı
hard mouthed
dik başlı
hard nosed
dik başlı
1. conceited, stuck-up. 2. pigheaded, obstinate
dik başlı
pigheaded
dik başlılık
headiness
dik başlılık
obstinacy
dik başlılık
intractability
dik başlılık
refractoriness
dik brom
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: buğdaygiller,necliye) ripgut brome
dik destek
standard
dik durabilir
erectile
dik duran şey
upright
dik durmak
draw oneself up
dik durmak
to stand upright
dik durmak
stand upright
dik durmak
hold oneself erect
dik durmak
stick up
dik kafalı
intractable
dik kafalı
strongheaded
dik kafalı
heady
dik kafalı
spiky
dik kafalı
obstinate

Tom is quite obstinate, isn't he? - Tom oldukça dik kafalı, değil mi?

Tom is obstinate, isn't he? - Tom dik kafalı, değil mi?

dik kafalı
fractious
dik kafalı
stiff necked
dik kafalı
unsubmissive
dik kafalı
pigheaded
dik kafalı
rigid
dik kafalı
self opinionated
dik kafalı
pigheaded, obstinate
dik kafalı
headstrong
dik kafalı kimse
Die Hard
dik kafalılık
stiffness
dik kafalılık
fractiousness
dik kafalılık
stubbornness
dik kemer
straight arch
dik kesit
right section
dik konuma getirmek
right
dik kuyruklu ötleğen
(Tabiat Doğa) (kuş) graceful warbler
dik olarak
endwise
dik olarak
straight
dik olarak
upright
dik olarak
on end
dik olarak
endways
dik oturmak
sit up

Tom struggled to sit up. - Tom dik oturmak için çabaladı.

dik piyano
upright piano
dik rüzgâr
naut . head wind
dik sap üzerinde yetiştirilen
standard
dik sap üzerinde yetiştirilen bitki
standard
dik saç
fell
dik ses
a sharp voice or sound; harsh voice
dik sözlü
rudely outspoken
dik tutan şey
stiffening
dik tutan şey
erector
dik tutmak
hold upright
dik tutmak
(baş) poise
dik tutmak
square
dik tutmak
to hold straight, hold upright
dik tutmak
hold straight
dik tutmak
draw up
dik tüylü
wirehaired
dik uçlu
(yaka) scraggy
dik ve kayalık tepe
tor
dik yaka
dog collar
dik yaka
neckband
dik yakalı
high necked
dik yakalı kazak
turtleneck
dik yokuş
steep
dik yokuş
rapid slope
dik yokuşlu
declivitous
dik âlâsı
(Konuşma Dili) the very worst (of)
dik üçgen
geom . right triangle
dik üçgen
right triangle

Pythagoras' theorem allows you to calculate the length of the hypotenuse of a right triangle. - Pisagor teoremi bir dik üçgenin hipotenüs uzunluğunu hesaplaman için izin verir.

eksenler dik açı
(Bilgisayar) right angle axes
kendini dik tutmak
hold oneself erect
kısmen dik
semierect
omurgaya dik olarak
abeam
salağın dik alâsı
blithering idiot
saçmalığın dik alâsı
clotted nonsense
saçmalığın dik alâsı
arrant nonsense
saçmalığın dik alâsı
stark nonsense
saçmalığın dik âlâsı
absolute nonsense
Englisch - Englisch
A small antelope of southern and eastern Africa having an elongated snout, a brown or grey/gray coat with a white belly, and an upright tuft on the crown
any of several small antelopes of eastern Africa of the genus Madoqua; the size of a large rabbit
Any of four species of delicate African antelope (genus Madoqua), named for the sound it makes when alarmed. It stands 12-16 in. (30-40 cm) high at the shoulder and weighs 7-11 lbs (3-5 kg). It has an elongated snout and a soft coat that is gray or brownish above, white below. The hair on the crown forms an upright tuft and may partially conceal the short, ringed horns of the male. Dik-diks live in dry areas of dense brush in southern and eastern Africa, and feed chiefly on acacia and other shrubs
Türkisch - Türkisch

Definition von dik dik im Türkisch Türkisch wörterbuch

DÎK
(Osmanlı Dönemi) Darlık, sıkıntı. Gam. Kalbe sıkıntı veren
DİK
(Osmanlı Dönemi) Horoz
dik
Sert, kalın, tok
dik
Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan
dik
Birbirine dikey olan doğrulardan oluşmuş
dik
Ters, aksi
dik
Horoz
dik
Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan: "Sağlam yapılı, dik duruşlu bir gençti o yıllarda."- N. Cumalı
dik
Sert
dik
Yatık durmayan, sert
dik
Eğimi dike yakın olan: "Dik bir dereye indiler."- Ö. Seyfettin
dik
Buğday tanesine keşkekliğe çeviren su değirmeni
dik
Derin duvar
dik
Sert (bakış)
dik
Kaba, yersiz (davranış): "Kaba denilecek kadar ani ve dik bir davranışla halasını bıraktı ve kalktı."- H. E. Adıvar
dik
Sert, kalın, tok (ses): "Sesi dik ve küstahtı, söylediklerini aşağı salonda bekleşen komşular işittiler."- A. İlhan
dik
Ters, aksi (söz)
dik
Kaba, yersiz
dik
Eğimi dike yakın olan
dik alası
Genellikle hoş karşılanmayan bir durumun aşırılığını anlatır
dik açı
Birbirini kesen iki doğrunun oluşturduğu açılar eşit olduklarında, bu açıların her biri
dik biçme
Ekseni tabanına dikey olan biçme
dik kafalı
Dikbaşlı
dik rüzgar
Geminin yoluna karşı esen rüzgâr
dik silindir
Ekseni tabanına dikey olan silindir
dik yamuk
Kenarlarından biri tabanlarına dik olan yamuk
dik üçgen
Kenarlarından ikisi birbirine dikey, bir açısı doksan derece olan üçgen
dik dik
Favoriten