Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
- She makes sure that her family eats a balanced diet.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
Perhize başladığımdan beri çok kilo kaybettim.
- I've lost a lot of weight since I've been on a diet.
Ben sıkı bir diyet rejimine bağlı kalıyorum.
- I am adhering to a strict diet regimen.
Benimle bir rejime başlamak ister misin?
- Do you want to go on a diet with me?
Japonların temel beslenmesi pirinç ve balıktan oluşur.
- The Japanese's basic diet consists of rice and fish.
Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
- Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
Tom diyet yapmak zorunda.
- Tom has to go on a diet.
Japonya'da ana yiyecek pirinçtir.
- The main diet in Japan is rice.
Çoğumuz dengeli yiyecek yemeyiz.
- Most of us don't eat a balanced diet.
Çok şişman olduğun için bir rejime başlamalısın.
- You must go on a diet because you are too fat.
Ben sıkı bir diyet rejimine bağlı kalıyorum.
- I am adhering to a strict diet regimen.
Meclis şimdi oturumda.
- The Diet is now in session.
Meclis salı günü toplanacak.
- The Diet will meet on Tuesday.
Meclis gelecek pazartesi günü açılacak.
- The Diet will open next Monday.
they will diet themselves, feed and live alone.