He collapsed to his knees.
- O, dizlerinin üzerine çöktü.
Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
- Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.
I like to wear my skirts knee length.
- Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
The snow has accumulated knee-deep in Boston.
- Boston'da diz boyu kar birikti.
He was knee-deep in snow.
- O diz boyu karın içindeydi.