I'm the type who likes to think things over very carefully.
- Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
You must take care when you cross the road.
- Yolu geçerken dikkat etmelisin.
You should pay more attention to your own safety.
- Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.
I did not want to attract attention.
- Ben dikkat çekmek istemiyordum.
Caution, the doors are now closing!
- Dikkat, kapılar şimdi kapanıyor.
He cautioned me against being careless of my health.
- O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.
Tom is a remarkable person.
- Tom dikkat çekici bir kişi.
Tom is really quite a remarkable person.
- Tom gerçekten oldukça dikkat çekici bir kişidir.
I told you you had to pay attention to your legs and feet.
- Size söyledim, bacaklarınıza ve ayaklarınıza dikkat etmek zorundaydınız.
We must pay attention to the traffic light.
- Trafik ışıklarına dikkat etmek zorundayız.
If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat.
- Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.
We have to be careful with expenses.
- Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.
Do we need to watch out for tigers around here?
- Buradaki kaplanlara dikkat etmeli miyiz?
You should watch your language when you talk to her.
- Onunla konuşurken lisanına dikkat etmelisin.
You have to watch out.
- Dikkat etmek zorundasınız.
You have to watch out for avalanches at this time of the year.
- Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.
You must take the fact into consideration.
- Gerçeği dikkate almalısın.
You should take her illness into consideration.
- Onun hastalığına dikkat etmelisin.
He paid attention to my warning.
- O, uyarıma dikkat etti.
He paid no attention to my warning.
- Uyarımı dikkate almadı.
She seldom pays regard to my advice.
- O, tavsiyemi nadiren dikkate alır.
He was fighting regardless of his wound.
- O, yarasını dikkate almadan dövüşüyordu.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
You must be careful not to make him angry.
- Onu kızdırmamak için dikkatli olmalısın.
If he'd been there, he'd have told you to mind your manners.
- Orada olsaydı, hareketlerine dikkat etmeni söylerdi.
I make a point of arranging sentences in my mind before writing them down.
- Yazmadan önce cümleleri aklımda düzenlemeye dikkat ederim.
Beware of the cockerel. It bites.
- Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.
Beware of pickpockets.
- Yankesicilere dikkat edin.
If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
- Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
Watch out mom, these are coming your way!
- Dikkatli olun anne, onlar size doğru geliyor.
Watch out for pickpockets.
- Yankesicilere dikkat edin.
Look out! There's a car coming.
- Dikkat! Gelen bir araba var.
Look out for the wild dog!
- Vahşi köpeğe dikkat edin!
She achieved remarkable results.
- O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
Kate took careful notes on the history lecture.
- Kate tarih dersinde dikkatle not tuttu.
There is one very noteworthy element in this stage.
- Bu aşamada dikkat çeken bir husus vardır.
The forest fire occurred through carelessness.
- Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.
If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children!
- Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!
I didn't notice the light turn red.
- Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.
It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time.
- Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.
Beware of pickpockets.
- Yankesicilere dikkat edin.
Let the buyer beware.
- Alıcı dikkatli olsun.
Do your work with more attentiveness.
- Biraz daha dikkatli çalışır mısın?
He was conspicuous in his suit.
- O, takım elbisesinin içinde dikkat çekiciydi.
It's too conspicuous.
- Bu çok dikkat çekici değil.
Tom didn't want to attract attention.
- Tom dikkat çekmek istemiyordu.
Don't do anything to attract attention to yourself.
- Kendinize dikkat çekmek için bir şey yapmayın.
Sorry, but I want to point out a few errors.
- Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.
Do you want to take care of that?
- Ona dikkat etmek ister misin?
You'll have to look out for Tom.
- Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
I have an obligation to look out for Tom's interests.
- Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
Do you want to take care of that?
- Ona dikkat etmek ister misin?
It gets cold in the mornings and evenings, so I want to take care how I dress.
- Sabahları ve akşamları hava soğur, bu yüzden nasıl giyineceğime dikkat etmek istiyorum.
We have to be careful with expenses.
- Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.
If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat.
- Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.
You don't have to pay attention to what Tom says.
- Tom'un söylediklerine dikkat etmek zorunda değilsiniz.
We must pay attention to the traffic light.
- Trafik ışıklarına dikkat etmek zorundayız.
You'll have to look out for Tom.
- Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
I have an obligation to look out for Tom's interests.
- Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
You have to watch out for avalanches at this time of the year.
- Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.
I would therefore like to draw attention to the Report of the Committee on Invisible Members of Parliament.
- Bu sebeple, Komite'nin Parlamento'nun Görünmez Üyeleri hakkındaki raporuna dikkat çekmek isterim.
She wears flamboyant clothes to draw attention.
- O, dikkat çekmek için süslü giysiler giyer.
Striking differences existed between the two boys.
- İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
They gave no heed to the warning.
- Uyarıya dikkat etmediler.
Tom didn't want to call attention to himself.
- Tom kendine dikkat çekmek istemiyordu.
Tom didn't want to attract attention.
- Tom dikkat çekmek istemiyordu.
Don't do anything to attract attention to yourself.
- Kendinize dikkat çekmek için bir şey yapmayın.
Look out! There's a car coming.
- Dikkat! Gelen bir araba var.
Look out for the wild dog!
- Vahşi köpeğe dikkat edin!
It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time.
- Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.
Notice how the player uses his elbows.
- Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.
At last, they began to count down cautiously.
- Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world.
- Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.
They gave no heed to the warning.
- Uyarıya dikkat etmediler.
Take heed of her advice.
- Onun tavsiyesine dikkat et.
Watch out for thieves around here.
- Civardaki hırsızlara dikkat edin.
Watch out mom, these are coming your way!
- Dikkatli olun anne, onlar size doğru geliyor.
Beware! There's a car coming!
- Çok dikkat et! Gelen bir araba var!
Beware of pickpockets here.
- Burada yankesicilere dikkat edin.