devamsızlık

listen to the pronunciation of devamsızlık
Türkisch - Englisch
absenteeism
lack of continuity
irregular attendance at work, absenteeism
nonattendance
discontinuity
lack of continuity; absence, absenteeism
impermanency
absence

Everyone has a right to absence. - Herkesin bir devamsızlık hakkı vardır.

impermanence
devam
continuation

Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology? - Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?

Every day has a continuation. - Her günün bir devamı vardır.

devam
{i} attendance

Regular attendance is required in that class. - O sınıfta düzenli devam gereklidir.

devam
go
devam
{i} sequel
devam
{i} continue

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone. - Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.

devam
duration
devam
continuation, continuance, continuity, duration; attendance; Go on! Keep on! Keep going!
devam
{i} perpetuation
devam
prosecution
devam
assiduous
devam
(Bilgisayar) more

The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually. - Japon ekonomisi yıllık en fazla % 5'ten daha fazla büyümeye devam etti.

Volvo is starting a new project Read more. - Volvo yeni bir projeye başlıyor. Devamını oku.

devam
(Bilgisayar) resume

They resumed walking. - Onlar yürümeye devam ettiler.

When the excitement died down, the discussion resumed. - Heyecan azalınca,tartışma devam etti.

devam
elongate
devam
go on! keep on!
devam
follow-through
devam
dom
devam
standing

It was all I could do to keep standing. - Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

He kept standing all the way. - O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.

devam
maintenance
devam
permanency
devam
pursuance
devam
continuance
devam
elongation
devam
run

Tom just kept running. - Tom koşmaya devam etti.

He run on for half an hour. - Yarım saat koşmaya devam etti.

devam
continue on
devam
persists
devam
carried

In spite of the tyrant’s persecution, the hero valiantly carried on the struggle. - Zalim hükümdarın zulmüne rağmen, kahraman cesurca mücadeleye devam etti.

They carried on with the plan in spite of strong objections to it. - Ona karşı güçlü itirazlara rağmen onlar plana devam ettiler.

devam
underway

Search operations are still underway. - Arama operasyonları hala devam ediyor.

devam
attendance, attending. D
devam
endurance

A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death. - Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.

devam
continued existance
devam
Go on!

She was too tired to go on working. - O, çalışmaya devam edemeyecek kadar çok yorgundu.

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

devam
steadiness
devam
1.continuation
devam
follow through
devam
progression
devam
permanence
devam
permanent
devam
stending
devam
perpetuity
devam
durability
ekonomik devamsızlık
(Hukuk) economic volatility
devamsızlık
Favoriten