Tom is often absent from school.
- Tom sık sık okula devamsızlık yapar.
I'll be absent tomorrow.
- Yarın devamsız olacağım.
Every day has a continuation.
- Her günün bir devamı vardır.
Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology?
- Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?
Regular attendance is required in that class.
- O sınıfta düzenli devam gereklidir.
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
Prices will continue to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
It's useless to keep on thinking any more.
- Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.
The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually.
- Japon ekonomisi yıllık en fazla % 5'ten daha fazla büyümeye devam etti.
He resumed his work after a short break.
- Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.
We'll resume the meeting after tea.
- Toplantıya çaydan sonra devam ederiz.
It was all I could do to keep standing.
- Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.
He kept standing all the way.
- O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.
He run on for half an hour.
- Yarım saat koşmaya devam etti.
Is the play still running?
- Oyun hala devam ediyor mu?
The soldier carried on as if his wound was nothing.
- Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.
They carried on with the plan in spite of strong objections to it.
- Ona karşı güçlü itirazlara rağmen onlar plana devam ettiler.
Search operations are still underway.
- Arama operasyonları hala devam ediyor.
A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death.
- Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.
She was too tired to go on working.
- O, çalışmaya devam edemeyecek kadar çok yorgundu.
Please go on with your story.
- Lütfen hikayene devam et.