devamlı

listen to the pronunciation of devamlı
Türkisch - Englisch
continuous

The consumerist society contributes to a continuous increase in the amount of household waste. - Tüketim toplumu ev atıklarındaki devamlı bir artışa katkı sağlıyor.

permanent
regularly

I write articles regularly. - Devamlı, makaleler yazarım.

continued
sustained
persistent

I have a persistent pain here. - Burada devamlı bir ağrı var.

unceasing
everlasting
continuous, continual, lasting, unbroken, uninterrupted, steady
settled
forever
continuous, continual, uninterrupted; assiduous, regular
unbroken
assiduous
steady
unremitting
evermore
constant, assiduous; regular
away
hourly
invariable
nonstop
in ordinary
on end

It has been raining for three days on end. - Üç gündür devamlı yağmur yağıyor.

It rained for three days on end. - Üç gün devamlı yağmur yağdı.

chronic
regular

The bartender told me you were a regular here. - Barmen bana senin burada devamlı bir müşteri olduğunu söyledi.

I'm a regular at this gym. - Bu spor salonunda devamlı müşteriyim.

invariably
incessant
continual

Tom continually eats cake. - Tom devamlı olarak pasta yiyor.

continuously, continually
(Hukuk) durable
lasting
unabating
frequent

Carelessness causes frequent accidents. - Dikkatsizlik devamlı kazalara neden olur.

non stop
consistent
relentless
continuously
perennial
continually

Tom continually eats cake. - Tom devamlı olarak pasta yiyor.

abiding
standing
stable
constantly
day after day
pukka
uninterrupted
indissoluble
invariantly
persist

I have a persistent pain here. - Burada devamlı bir ağrı var.

devam
continuation

Space research is necessary for the propagation and continuation of the human species. - Uzay araştırması insan türünün yayılması ve devamı için gereklidir.

Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology? - Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?

devam
{i} attendance

Regular attendance is required in that class. - O sınıfta düzenli devam gereklidir.

devamlı olarak
consistently
devamlı müşteri
frequenter
Devamlı talimat
(Askeri) standard operating procedure
devamlı arkadaş
consant companion
devamlı açık hava
set fair
devamlı fren
continuous brake
devamlı gösterim
continuous performance
devamlı güç
continuous power
devamlı hareket
perpetual motion
devamlı iyeliğe dayalı mülkiyet hakkı
udal
devamlı kusur bulan
censorious
devamlı kusur bularak
censoriously
devamlı müşteri
patronizer
devamlı müşteri
habitue
devamlı müşteri
regular

I'm a regular at a restaurant in this neighborhood. Let's have lunch there today. - Bu çevredeki bir restoranda devamlı müşteriyim. Bugün orada öğle yemeği yiyelim.

I'm a regular at this gym. - Bu spor salonunda devamlı müşteriyim.

devamlı olarak
times without numbers
devamlı olarak
regularly
devamlı olarak
progressively
devamlı spektrum
continuous spectrum
devamlı yük
continuous load
devamlı ısrarla kırmak
wear down
devam
go
devam
{i} sequel
devam
{i} continue

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

devam
duration
devam
continuation, continuance, continuity, duration; attendance; Go on! Keep on! Keep going!
devam
{i} perpetuation
devam
prosecution
devam
assiduous
devam
(Bilgisayar) more

Tom kept getting more and more confused. - Tom'un gittikçe daha çok kafası karışmaya devam etti.

It's useless to keep on thinking any more. - Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.

devam
(Bilgisayar) resume

They resumed walking. - Onlar yürümeye devam ettiler.

We'll resume the meeting after tea. - Toplantıya çaydan sonra devam ederiz.

devam
elongate
devam
go on! keep on!
devam
follow-through
devam
dom
devam
standing

It was all I could do to keep standing. - Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

The boy kept standing for a while. - Çocuk bir süre durmaya devam etti.

devam
maintenance
devam
permanency
devam
pursuance
devam
continuance
devam
elongation
devam
run

Is the play still running? - Oyun hala devam ediyor mu?

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

devam
continue on
devam
persists
devam
carried

They carried on with the plan in spite of strong objections to it. - Ona karşı güçlü itirazlara rağmen onlar plana devam ettiler.

The soldier carried on as if his wound was nothing. - Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.

devam
underway

Search operations are still underway. - Arama operasyonları hala devam ediyor.

fık: abdesti bozucu ve devamlı olan şey
RELATIONS: ablutions and constantly frustrating thing is
devam
attendance, attending. D
devam
endurance

A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death. - Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.

devam
continued existance
devam
Go on!

I was too tired to go on working. - Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundum.

Please go on with your story. - Lütfen hikayene devam et.

devam
steadiness
devam
1.continuation
devam
follow through
devam
progression
devam
permanence
devam
permanent
devam
stending
devam
perpetuity
devam
durability
kiliseye devamlı olarak giden kimse
churchgoer
kimyasal harp; devamlı dalga (MORS)
(Askeri) chemical warfare; continuous wave
muhabere devamlı talimatı
(Askeri) standing signal instruction
Türkisch - Türkisch
devamlı
Favoriten