He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
- Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
Go ahead and unwrap your gift.
- Devam et ve hediye paketini aç.
By all means. Go ahead.
- Kesinlikle. Devam et.
You are doing very well. Keep it up.
- Çok iyi yapıyorsun. Devam et.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
If you have something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
I've decided to continue studying.
- Ben eğitime devam etmek için karar verdim.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
Tom just kept right on talking.
- Tom hemen konuşmaya devam etti.
Tom resumed clearing the table.
- Tom masayı temizlemeye devam etti.
When the excitement died down, the discussion resumed.
- Heyecan azalınca,tartışma devam etti.
Tom paused for a moment before continuing with the story.
- Hikayeye devam etmeden önce Tom bir an durdu.
I see no point in continuing this conversation.
- Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.
We have to keep going.
- Gitmeye devam etmek zorundayız.
Stay cool and keep going.
- Sakin ol ve gitmeye devam et.
Tom continued to study French for another three years.
- Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
Ken kept on singing that song.
- Ken o şarkıyı söylemeye devam etti.
He deliberately kept on provoking a confrontation.
- O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
Keep on working while I'm away.
- Ben uzaktayken çalışmaya devam et.
It's useless to keep on thinking any more.
- Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.
Poverty prevented him from attending school.
- Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.
Saturday is the pottery class I've been attending since last year.
- Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.