devam etmeliyiz

listen to the pronunciation of devam etmeliyiz
Türkisch - Englisch
the show must go on
we must proceed, we must continue
devam et
go on

He won't go on to graduate school. - Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.

You have to go on without me. - Bensiz devam etmelisin.

devam et
go ahead!

You should go ahead and do it, just like you said you would. - Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

devam et
keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

devam et
{f} go ahead

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

If you have something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

devam et
(Bilgisayar) continue

Tom continued to study French for another three years. - Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

devam et
(Bilgisayar) continue anyway
devam et
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

devam et
(Bilgisayar) resume

They resumed walking. - Onlar yürümeye devam ettiler.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

devam et
{f} continuing

Tom paused for a moment before continuing with the story. - Hikayeye devam etmeden önce Tom bir an durdu.

I see no point in continuing this conversation. - Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.

devam et
keep going

We have to keep going. - Gitmeye devam etmek zorundayız.

Keep going straight through the village. - Köyün içinden doğru gitmeye devam et.

devam et
{f} continued

Tom continued to study French for another three years. - Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

devam et
kept going
devam et
kept on

I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy. - Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.

He kept on working all the while. - O,her zaman çalışmaya devam etti.

devam et
soldier on
devam et
keep on

We've got to keep on struggling. - Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.

Please keep on working even when I'm not here. - Burada olmadığım zaman bile lütfen çalışmaya devam et.

devam et
{f} ongoing
devam et
{f} attending

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

Saturday is the pottery class I've been attending since last year. - Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.

devam et
get on with it
devam et
soldieron
devam et
soldier#on
devam etmeliyiz
Favoriten