Please go on with your story.
- Lütfen hikayene devam et.
My father would not permit me to go on to college.
- Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
If you've got something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
You are doing very well. Keep it up.
- Çok iyi yapıyorsun. Devam et.
By all means. Go ahead.
- Kesinlikle. Devam et.
If you have something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
Tom just kept right on talking.
- Tom hemen konuşmaya devam etti.
Tom resumed speaking.
- Tom konuşmaya devam etti.
They resumed walking.
- Onlar yürümeye devam ettiler.
Tom paused for a moment before continuing with the story.
- Hikayeye devam etmeden önce Tom bir an durdu.
Tom said investigations were continuing.
- Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.
We gave the first step, now we just have to keep going.
- Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.
Keep going straight through the village.
- Köyün içinden doğru gitmeye devam et.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
- Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
He deliberately kept on provoking a confrontation.
- O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
We've got to keep on struggling.
- Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.
Keep on working while I'm away.
- Ben uzaktayken çalışmaya devam et.
I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
- Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
Saturday is the pottery class I've been attending since last year.
- Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.