devam eder

listen to the pronunciation of devam eder
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) continued
A framework or fabric, as of beams
{s} lasting without interruption, resumed after interruption
as, a continued story
Having extension of time, space, order of events, exertion of energy, etc
extended; protracted; uninterrupted; also, resumed after interruption; extending through a succession of issues, session, etc
Self-restraint; self-command
In actual contact; touching; also, adjacent; near; neighboring; adjoining
The restraint which a person imposes upon his desires and passions; the act or power of refraining from indulgence of the sexual appetite, esp
Contiguous; touching
without stop or interruption; "to insure the continued success of the war"; "the continued existence of nationalism"; "the continued popularity of Westerns"
Postponed
The act or process of framing together, or uniting, as beams in a fabric
from unlawful indulgence; sometimes, moderation in sexu
past of continue
continuing to happen or exist for a long time, or happening many times
The state of being contiguous; intimate association; nearness; proximity
devam et
go on

In this world, it's difficult to go on behaving like a human being. - Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.

He won't go on to graduate school. - Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.

devam et
go ahead!

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

devam et
keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

devam et
{f} go ahead

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

devam et
(Bilgisayar) continue

The Cold War continued. - Soğuk Savaş devam etti.

I've decided to continue studying. - Ben eğitime devam etmek için karar verdim.

devam et
(Bilgisayar) continue anyway
devam et
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

devam et
(Bilgisayar) resume

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

He resumed his work after a short break. - Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.

devam et
{f} continuing

Poverty prevented him from continuing his studies. - Fakirlik onun çalışmalarına devam etmesini engelledi.

I see no point in continuing this conversation. - Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.

devam et
keep going

Keep going straight through the village. - Köyün içinden doğru gitmeye devam et.

We've just got to keep going. - Biz sadece gitmeye devam etmek zorundayız.

devam et
{f} continued

Tom continued to study French for another three years. - Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.

Black Americans continued to suffer from racism. - Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.

devam et
kept going
devam et
kept on

Ken kept on singing that song. - Ken o şarkıyı söylemeye devam etti.

He kept on working all the while. - O,her zaman çalışmaya devam etti.

devam et
soldier on
devam et
keep on

I want to keep on living with him. - Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.

We've got to keep on struggling. - Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.

devam et
{f} ongoing
devam et
{f} attending

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

Poverty prevented him from attending school. - Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

devam et
get on with it
devam et
soldieron
devam et
soldier#on
devam eder
Favoriten