Onun hepsi çok umutsuz.
- It's all so hopeless.
Onlara bunun umutsuz olduğunu söyle.
- Tell them this is hopeless.
Lee durumun ümitsiz olduğunu kabul etmedi.
- Lee did not agree that the situation was hopeless.
Tom onun ümitsiz olduğunu biliyordu.
- Tom knew that it was hopeless.
I am a woman, friendless, hopeless. -Shakspeare.