Arzu ettiğini kolaylıkla alabildi.
- She managed to get what she desired easily.
Bugün seni görmeyi çok arzu ediyorum.
- I desire a lot to see you today.
Tom'un bazen diğer insanların güdülerini ve isteklerini anlama sorunu var.
- Tom sometimes has trouble understanding other people's motives and desires.
Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır.
- Jane must stop giving way to her desire for chocolate.
Onun zengin olmak için bir tutkusu var.
- She has a desire to be wealthy.
Şehvet, sahiplenme arzusunu doğurur. Sahiplenme de öldürme güdüsünü.
- Lust awakens the desire to possess. And that awakens the intent to murder.
Onun ölümünü arzu etmedi.
- She did not desire his death.
Bazılarımız geriye kalanlarımızın arzu ettikleri şey oldukları zaman hariç, hepimiz hiçbirimizin olamadığını olmaya çalışırız.
- All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired.
Barışı istemeyen kimse yok.
- There is no one who doesn't desire peace.
Tom, bunu yapmak istemediğini söylüyor.
- Tom says he has no desire to do that.
Dilek memnuniyetsizlikten kaynaklanır. Bunu kontrol etmeye çalışın.
- Desire is a source of discontent. Try to control it.
O arzularımın kadını.
- She is the woman of my desires.
Onun senkronizasyon hızı arzulanan bir şey bırakmadı.
- His synchronizing rate left nothing to be desired.
İstenilen bir şey yok.
- There remains nothing to be desired.
Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.
- Your English composition leaves almost nothing to be desired.
Dan Linda'yı öldürmek istedi.
- Dan desired to kill Linda.
You’re my heart’s desire.
I desire to speak with you.
... desired out of the American heart to provide the pursuit of happiness for our citizens. ...