Alacakaranlık çöl üzerine düştü.
- Dusk fell over the desert.
Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
- The Sahara Desert is almost as large as Europe.
On'dan sonra cadde ıssızdı.
- The street was deserted after ten.
Eğer ıssız bir adada karaya otursaydın, okumak için yanında hangi kitapların olmasını isterdin?
- If you were stranded on a desert island, what books would you want to have with you to read?
Arkadaşların seni terketti mi?
- Have your friends deserted you?
Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.
- In the desert, water is worth its weight in gold.
Marilla kendini herkes tarafından terk edilmiş hissetti. Tavsiye için Bayan Lynde'ye bile gidemedi.
- Marilla felt deserted by everyone. She could not even go to Mrs. Lynde for advice.
Tom gecenin ortasında terk edilmiş sokaktan aşağıya doğru yürürken biraz huzursuz hissetti.
- Tom felt a little uneasy as he walked down the deserted street in the middle of the night.
Ailesini terk etti ve yurt dışına gitti.
- He deserted his family and went abroad.
Alışveriş merkezi terkedildi.
- The mall is deserted.
Herkesin gidebileceği bir evi, sığınabileceği bir yuvası var. Benim evim çöllerdir, yurdum çorak topraklar. Kuzey rüzgarı ışığım, yağmurda bir tek paklanırım.
- Everyone has a house to go to, a home where they can find shelter. My house is the desert, my home the barren heath. The north wind is my fire, the rain my only bath.
Nonsense, Mina. It is a shame to me to hear such a word. I would not hear it of you. And I shall not hear it from you. May God judge me by my deserts, and punish me with more bitter suffering than even this hour, if by any act or will of mine anything ever come between us!.
Anyone found deserting will be shot.
You can't just drive off and desert me here, in the middle of nowhere.