ders vermek

listen to the pronunciation of ders vermek
Türkisch - Englisch
teach

I killed him to teach him a lesson. He talks too much. Next time he will keep his words to himself. - Bir ders vermek için onu öldürdüm. O çok konuşuyor. Bir dahaki sefere sözlerini kendisine saklayacak.

Tom wanted to teach Mary a lesson. - Tom Mary'ye bir ders vermek istedi.

give a lesson
rebuke
scold
school

I'd like to teach in a school with highly-motivated students. - Bir okulda yüksek motivasyona sahip öğrencilerle ders vermek istiyorum.

My daughter wants to teach in high school. - Kızım lisede ders vermek istiyor.

give a lecture
a) to teach, to give lessons, to tutor, to lecture b) to rebuke, to scold, to teach sb a lesson
prelect
1. to teach. 2. to give (someone) advice; to be a model (to). 3. to rebuke, scold
lecture
{f} tutor
give a good lesson
özel ders vermek
tutor
ders ver
{f} lecture

I don't need to be lectured by you. - Senin tarafından ders verilmem gerekmiyor.

The professor gave a lecture on the Middle East. - Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.

ders ver
{f} lecturing
ders verme
{i} lecturing
ders verme
prelection
özel ders vermek
coach
Türkisch - Türkisch

Definition von ders vermek im Türkisch Türkisch wörterbuch

Ders verme
takrir
ders vermek
Favoriten