To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth.
- Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.
I'm afraid my depth perception is very poor.
- Korkarım benim derinlik algım çok zayıf.
The treasure was buried in the deepest of the sea.
- Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.
They drove deep into enemy territory.
- Onlar düşman bölgesi derinliklerine doğru gitti.
The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
How deep is this lake?
- Bu göl ne kadar derin?
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
Tom sighed profoundly.
- Tom derinden içini çekti.
The submarine hid in the depths of the ocean.
- Denizaltı, okyanusun derinliklerinde saklandı.
I think there must be much gold in the depths of the Earth.
- Bence Dünya'nın derinliklerinde daha fazla altın olmalı.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.
The scientists used a bathysphere to explore the depths of the ocean.
- Bilim adamları okyanusun derinliklerini keşfetmek için bir batisfer kullandılar.
I think there must be much gold in the depths of the Earth.
- Bence Dünya'nın derinliklerinde daha fazla altın olmalı.