His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
Tom is deeply in love with Mary.
- Tom Mary'ye derinden âşık.
How deep is this lake?
- Bu göl ne kadar derin?
The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
Your questions are getting progressively more profound.
- Sorularınız giderek daha derinleşiyor.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.