derhal

listen to the pronunciation of derhal
Türkisch - Englisch
at once

You'd better see a dentist at once. - Derhal bir diş hekimi ile görüşsen iyi olur.

Having seen him in the picture, I recognized him at once. - Resimde gördükten sonra, onu derhal tanıdım.

immediately

The old man was hit by a car and was immediately taken to the hospital. - Yaşlı adama bir araba çarptı ve derhal hastaneye götürüldü.

He lit another cigarette, but immediately put it out. - Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü.

right away

You must send the answer to the letter right away. - Mektuba derhal bir cevap göndermelisin.

Tom wants Mary to come here right away. - Tom, Mary'nin derhal buraya gelmesini istiyor.

instantly

We must deal with the problem instantly. - Derhal sorunla ilgilenmeliyiz.

in a jiffy

I'll be ready in a jiffy. - Derhal hazır olacağım.

in an instant
bang off
instantaneously
right off

Tom used to walk into the bar and order three beers right off. - Tom bara giderdi ve derhal üç bira ısmarlardı.

atonce, immediately
therewith
immediate

The old man was hit by a car and was immediately taken to the hospital. - Yaşlı adama bir araba çarptı ve derhal hastaneye götürüldü.

He lit another cigarette, but immediately put it out. - Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü.

forthwith
now

Tom has something to do right now. - Tom'un derhal yapacağı bir şeyi var.

We'll check on it right now. - Onu derhal kontrol edeceğiz.

at a word
immediately, at once, directly, instantly, right away
anon
in no time

We'll be done in no time. - Derhal hazır olacağız.

pronto
(Hukuk) promply
right of the bat
out of hand
right now

Tom has something to do right now. - Tom'un derhal yapacağı bir şeyi var.

Come and see me right now. - Derhal gel ve beni gör.

presently
soonish
like a shot
(Konuşma Dili) here and now
just now
first thing

I'll call you first thing in the morning. - Sabahleyin derhal seni arayacağım.

I have to leave first thing tomorrow morning. - Yarın sabah derhal ayrılmalıyım.

urgently

We have to operate urgently. - Derhal ameliyat etmek zorundayız.

straight off
outright
instanter
then and there
incontinently
straightaway
promptly

He promptly coped with the situation. - O durumla derhal baş etmişti.

straightway
directly
on the spot
toutdesuite
then
straightwav
yet
thereupon
instant

We must deal with the problem instantly. - Derhal sorunla ilgilenmeliyiz.

forthright
subito
derhal geri çekilme
(Hukuk) immediate withdrawal
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) f. şimdi, hemen, bu anda, vakit kaybetmeden
Hemen, çabucak: "Kızı derhâl kaleme sarılmış, yazmaya başlamıştı."- H. E. Adıvar
Hemen çabucak
(Osmanlı Dönemi) REVAN
derhal
Favoriten