The stream is not very swift.
- Dere çok hızlı değil.
He sat next to the stream.
- O, dereye yakın oturdu.
She watched the children playing in the brook.
- O, çocukları derede oynarken izledi.
We haven't found gold in the brook either.
- Biz de derede altın bulmadık.
The child's ball fell into the creek.
- Çocuğun topu dereye düştü.
Tom and Mary played in the creek.
- Tom ve Mary derede oynadılar.
Tom runs extremely well.
- Tom son derece iyi koşuyor.
It must be terribly difficult, running her household on her own after divorcing.
- Boşandıktan sonra evinde tek başına koşuşturmak son derece zor olmalı.
Many passengers suffered third degree burns.
- Birçok yolcu, üçüncü derece yanıklardan muzdaripti.
There is no fish in the burn.
- Derede hiç balık yok.
Than herde he a voyce sey, ‘Sir Galahad, I se there envyrowne aboute the so many angels that my power may nat deare the!’.