Kaza onu görme yeteneğinden mahrum bıraktı.
- The accident deprived him of his sight.
Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
- The traffic accident deprived the young man of his sight.
Yangın bizi varlığımızdan yoksun bıraktı.
- The fire deprived us of our property.
Tom'un beyni uzun süre oksijenden yoksun kaldı.
- Tom's brain was deprived of oxygen for too long.
Hükümet onu bütün haklarından mahrum etti.
- The government deprived him of all his rights.
Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.
- The accident deprived them of their happiness.
Yoksulluk, oğlanı eğitimden mahrum etti.
- Poverty deprived the boy of education.
Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
- The traffic accident deprived the young man of his sight.
Seni haklarından mahrum etmeye çalışmıyorum.
- I'm not trying to deprive you of your rights.
If we had been deprived of it, the most serious consequence would be that we'd be deprived of philosophy.