Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
- The traffic accident deprived the young man of his sight.
Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.
- No one shall be arbitrarily deprived of his property.
Yüksek bina onların evini güneş ışığından yoksun bıraktı.
- The high building deprived their house of sunlight.
Yangın bizi varlığımızdan yoksun bıraktı.
- The fire deprived us of our property.
Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.
- The accident deprived them of their happiness.
Bir trafik kazası onu sol elini kullanmaktan mahrum etti.
- A traffic accident deprived him of the use of his left hand.
Yoksulluk, oğlanı eğitimden mahrum etti.
- Poverty deprived the boy of education.
Seni haklarından mahrum etmeye çalışmıyorum.
- I'm not trying to deprive you of your rights.
Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.
- The accident deprived them of their happiness.
If we had been deprived of it, the most serious consequence would be that we'd be deprived of philosophy.