denizlik

listen to the pronunciation of denizlik
Türkisch - Englisch
(İnşaat) dripstone
(Askeri) washboard
windowledge
(İnşaat,Mimarlık) windowsill
(Denizcilik) splashboard
screen or guard set in place to protect from splashing water or mud; washboard
splashboard
board for scrubbing laundry; windowsill
(interior or exterior) windowsill
washboard, splashboard; windowsill, windowledge
deniz
sea

Aren’t they on the sea during the night? - Geceleyin denizde değiller miydi?

We used to go to the seaside on holiday. - Tatilde deniz kenarına giderdik.

deniz
naval

Tom and Mary went to the aquarium, the folk art museum and the naval museum. - Tom ve Mary akvaryuma, halk sanat müzesine ve deniz müzesi'ne gitti.

Tom Jackson was an American naval officer and painter. - Tom Jackson, Amerikalı bir deniz subayı ve ressamdı.

deniz
nautical
deniz
deep

Tom is a deep-sea diver. - Tom derin deniz dalgıcıdır.

The sea will turn deep by itself. - Deniz kendi kendine derinleşecek.

deniz
drink

You can't drink seawater because it's too salty. - Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.

Layla couldn't drink seawater. - Leyla deniz suyu içemedi.

deniz
saltwater
deniz
blue

The blue sky is reflected in the sea. - Mavi gök, denize yansıyor.

The blue whale is the largest marine mammal, and the largest mammal on earth. - Mavi balina en büyük deniz memelisi olup, dünyadaki de en büyük memelidir.

deniz
earth

All that comes from the earth returns to the earth, and what comes from the water returns to the sea. - Topraktan gelen her şey toprağa döner ve sudan gelen her şey denize döner.

Earth is surrounded by sea water but if rain fails people will starve. - Dünya deniz suyu ile çevrilidir ama yağmur başarısız olursa insanlar açlıktan ölecek.

deniz
(Askeri) marine city
deniz
waters

Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species. - Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.

deniz
sea; maritime, marine; naval, nautical
deniz
the blue; the briny
deniz
the waters
deniz
marine

The Marines quickly defeated the communist forces. - Denizciler hızla kominist kuvvetleri mağlup etti.

Tom joined the Marine Corps. - Tom deniz piyadelerine katıldı.

deniz
thalasso
deniz
sea, ocean
deniz
waves, sea; a swell
deniz
the wave

He was carried by the waves away from the shore and out to sea. - Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.

deniz
maritime

They went to the maritime museum. - Onlar denizcilik müzesine gitti.

deniz
the deep

Very little is known about the deep sea. - Derin deniz hakkında çok az şey biliniyor.

The treasure was buried in the deepest of the sea. - Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.

deniz
brine
deniz
the waves

He was carried by the waves away from the shore and out to sea. - Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.

deniz
marine, maritime, nautical, naval
deniz
main
deniz
the blue

The blue whale is the largest marine mammal, and the largest mammal on earth. - Mavi balina en büyük deniz memelisi olup, dünyadaki de en büyük memelidir.

He reached the blue sea. - O, mavi denize ulaştı.

deniz
briny
deniz
biocycle
deniz
flood

Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water. - Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.

deniz
the briny
deniz
zee
deniz
seaman

The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips. - Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.

Many moons ago, I was a seaman. - Çok uzun zaman önce ben bir denizciydim.

deniz
maria

Tom considered Maria to be the most beautiful mermaid he had ever seen. - Tom, Maria'yı şimdiye kadar gördüğü en güzel deniz kızı olarak kabul ediyordu.

Türkisch - Türkisch
Kayıklarda bordayı aşan dalgaların içeriye girmesine engel olan eğik tahta
Denize girerken kullanılan kadın mayosu
Pencere eteğinin üstünde, camdan süzülen terleme sularını toplayan ahşap veya taş kısım
Pencerelerin altında, içte ve dışta yapılarak suların duvar içine sızmasını veya duvar yüzeyinde yayılmasını önleyen eğik bölüm
Deniz
derya
Deniz
(Hukuk) BAHR
Deniz
(Osmanlı Dönemi) RAMUZ
Deniz
(Osmanlı Dönemi) HUDARE
Deniz
(Osmanlı Dönemi) MESCUR
Deniz
(Hukuk) BAHİR
Deniz
(Osmanlı Dönemi) TIM
deniz
Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi
deniz
Dalga olma durumu
deniz
Geniş alan
deniz
Bir okyanus ile bağı olan ve büyük bir alanı kaplayan ve genellikle tuzlu olan su birikintisi
deniz
Sınırsız genişlik, çokluk, yoğunluk
deniz
Bu su kütlesinin belirli bir parçası
deniz
Aydaki düzlükler
denizlik
Favoriten