She makes sure that her family eats a balanced diet.
- Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
The doctor told Tom he needed to eat a more balanced diet.
- Doktor Tom'a daha dengeli bir diyet yemesi gerektiğini söyledi.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
Tom is balancing on a tightrope.
- Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.
Tom is good at balancing things on his head.
- Tom şeyleri kafasında dengelemekle iyi.
Hey, what are you doing? Don't touch it, or you'll break the balance!
- Hey, ne yapıyorsun? Ona dokunma, yoksa dengeyi bozarsın!
The balance of nature is very fragile.
- Doğanın dengesi çok kırılgandır.
soyların tükenmesi doğal dengeyi bozar.