demi, (n) mwatye

listen to the pronunciation of demi, (n) mwatye
Englisch - Türkisch

Definition von demi, (n) mwatye im Englisch Türkisch wörterbuch

half
ara

Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı. - It took me an hour and a half to get there by car.

Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti. - Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.

half
(pul/içecek/bilet/vb.) yarım
half
buçuk

Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı. - It took me an hour and a half to get there by car.

Bir buçuk asırlık bir karmaşadan sonra kraliyet otoritesi yeniden kuruldu. - Only after a century and a half of confusion was the royal authority restored.

half
yarı

İşini yarıda bırakma. - Don't leave your work half done.

Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı. - He began his meal by drinking half a glass of ale.

half
{i} yarım

Lütfen yarım saat bekle. - Please wait half an hour.

Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor. - The dictionary contains about half a million words.

half
yarımhalf brother üvey erkek karde
half
yarı yarıya

Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü. - The price of this book has been reduced by half.

Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı. - His income was diminished by half after retirement.

half
kısmen

Tom sadece kısmen şaka yapıyordu. - Tom was only half joking.

half
{i} yarım, yarı: Two halves make a whole. İki yarım bir bütün eder. half an apple yarım elma. Half the students have come
half
yarım buçuk yarı
half
{i} devre

Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir. - This car can deactivate half of its engine's cylinders.

half
{ç} halves (hävz)
half
(zarf) yarı, yarı yarıya, hemen hemen, neredeyse
half
{i} yarı saha
half
hemen hemen
Englisch - Englisch
half