If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.
Master, we knowe that thou sayest, and teachest ryght, nether considerest thou eny mannes degre, but techest the waye of god truely.
To what degree do the two accounts of the accident concur?.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
- She can be trusted to some degree.
Termometre 15 derecede durdu.
- The thermometer stood at 15 degrees.
O bir doktora derecesi aldı.
- She received a doctor's degree.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Diplomanı nerede aldın?
- Where did you get your degree?
Bir üniversite diplomasına sahip olsa da, Tom hademe olarak çalışır.
- Even though he has a college degree, Tom works as a janitor.
Ben bir lisans derecesi aldım.
- I earned a bachelor's degree.
İngiltere'de yüksek lisans dereceleri çok yaygın değildir.
- Master's degrees in Britain are not very common.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Termometre burada otuz derece olduğunu söylüyor.
- The thermometer says it's thirty degrees in here.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
- To what degree can we trust him?
Bir üçgende tüm açıları toplamı 180 dereceye eşittir.
- The sum of all the angles in a triangle equals 180 degrees.
Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
- The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Termometre 15 derecede durdu.
- The thermometer stood at 15 degrees.
Tom'un bir kanun mertebesi var.
- Tom has a law degree.