Tom kendini savunmak için hiçbir girişimde bulunmadı.
- Tom made no attempt to defend himself.
Yerliler topraklarını istilacılara karşı savunmak zorundalar.
- The natives have to defend their land against invaders.
Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.
- I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it.
Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.
- Paris did her best to defend her liberties.
Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
- All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
Ükemizi yabancı saldırısından korumak zorundayız.
- We have to defend our country from the foreign aggression.
Davalının uyuşturucu bağımlılığı öyküsü yoktur.
- The defendant has no history of drug abuse.
Davalı suçunu itiraf etti.
- The defendant admitted her guilt.
Sanık cinnet nedeniyle suçsuz bulundu.
- The defendant was found not guilty by reason of insanity.
Hiçbir sanık suçlu bulunmadı.
- Neither defendant was found guilty.
Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.
- The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments.
O bu suçlamalara karşı kendini savunmak amacıyla burada değil.
- She's not here for the purpose of defending herself against these accusations.
Tom kendini savunuyordu.
- Tom was defending himself.
Kimse ülkemi savunmuyor.
- No one is defending my country.
Var gücüyle kendisini savundu.
- He defended himself tooth and nail.
Onlar ülkelerini savundular.
- They defended their country.
Tüm zayıflıklara saygı göstermelisin ve kendini onların savunucusu tayin etmelisin.
- Thou shalt respect all weaknesses, and shalt constitute thyself the defender of them.
Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
- The defenders checked the onslaught by the attackers.
Tom kendini savunmak için hiçbir girişimde bulunmadı.
- Tom made no attempt to defend himself.
Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.
- Paris did her best to defend her liberties.
Brother, seyde Sir Launcelot, wyte you well I am full loth to departe oute of thys reallme, but the quene hath defended me so hyghly that mesemyth she woll never be my good lady as she hath bene..
The vertue is, that neither steele, nor stone / The stroke thereof from entrance may defend .
... to defend against misinformation in all of its ...
... a people from defend status ...