I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
This ship is not fit for an ocean voyage.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
If it ain't broke, don't fix it.
- Bozuk değilse tamir etme.
The trouble with the world isn't that people know too little, but they know so many things that ain't so.
- Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.
I am not gay, but my boyfriend is.
- Ben eşcinsel değilim, ama benim erkek arkadaşım eşcinsel.
I am not tired. Neither am I.
- Yorgun değilim. Ben de.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
Hope is not a strategy.
- Ummak bir strateji değildir.