değil

listen to the pronunciation of değil
Türkisch - Englisch
not

John is not as old as Bill; he is much younger. - John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

no
am not

I am not gay, but my boyfriend is. - Ben eşcinsel değilim, ama benim erkek arkadaşım eşcinsel.

To tell the truth, I am not your father. - Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.

a let alone: Süt değil a, su bile yok. - There is no water, let alone milk
No, ...: "Ev güzel miydi?" "Değil." "Was the house beautiful?" "No, it wasn't." "Burada mı?" "Değil." "Is he here?" "No, he isn't."
not a

Hope is not a strategy. - Ummak bir strateji değildir.

John is not as old as Bill; he is much younger. - John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.

ain't

Two out of three ain't bad. - Üçünde ikisi kötü değil.

It ain't like before, you know. - O eskisi gibi değil, biliyorsun.

un
(initially or in anticipation of a verb) not only, let alone: Değil laleler, leylaklar bile açtı. Not only the tulips but even the lilacs have bloomed
not: Mutlu değil. She is not happy
un-
aint
isn
not in
nto
değil mi ki since: Değil mi ki gelirim dedi, mutlaka gelir
Since he said he would, he is sure to come
de değil
nor
de değil
neither
deli olmak işten değil
it drives one crazy
demem o deme değil
prov. That's not what I mean
demem o değil
That's not what I mean
den daha az değil
(Askeri) not less than
den daha geç değil
(Askeri) not later than
den önce değil
not until
dert değil!
it's no trouble!
dert değil!
(Konuşma Dili) It's no trouble!
önemli değil
not at all
önemli değil
don't mention it
önemli değil
it doesn't matter

It doesn't matter when you come. - Ne zaman geldiğin önemli değil.

It doesn't matter whether you come or not. - Gelip gelmemen önemli değil.

fena değil
all right
bir şey değil
not at all

This is not at all what Tom expected. - Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.

dinlere değil tanrıya inanan kimse
deist
fena değil
good deal
fena değil
so so
mühim değil
never mind
sorun değil
No problem

Manpower was no problem. - İnsan gücü, hiç sorun değildi.

I can do it, no problem. - Ben yapabilirim, sorun değil.

sorun değil
that's ok

If you don't want to tell me, that's OK. - Bana söylemek istemiyorsan, sorun değil.

If you want to stay at my place when you're in Boston, that's OK. - Boston'dayken benim evimde kalmak istiyorsan, sorun değil.

önemli değil
you are welcome
Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?
There must be something behind this
acil değil
non-urgent
adil değil
it is not fair
adil değil
unfair
aktif değil
inactive
bana göre değil
far be it from me
belli değil
in doubt
belli değil
not definite
benzer değil
(Bilgisayar) not like
benzer değil
(Bilgisayar) not similar
daha fazla değil
no more
daha fazla değil
no longer
dahil değil
not included
dahil değil
excluded
değil mi
doch
değil mi
is that so
etkin değil
disabled
etkin değil
(Bilgisayar) not active
etkin değil
(Bilgisayar) not activated
etkin değil
(Bilgisayar) inactive
gerekli değil
(Bilgisayar) not required

Your approval is not required. - Benim onayım gerekli değil.

Reservations are not required. - Rezervasyonlar gerekli değil.

geçerli değil
(Bilgisayar) not valid
güncel değil
(Bilgisayar) out-of-date
hiç de değil
nothing like
hiç de değil
not a bit
hiç de değil
(Argo) not in the least
hiç değil
by no means
hiç fena değil
not bad at all
ikisi de değil
neither
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) I don't fucking believe this
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) you have to see it to believe it
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) amazing!
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) i will be damned
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) absolutely incredible
inanılır gibi değil
unbelievable
iyi değil
not good

Potato chips are not good for you. - Patates cipsi senin için iyi değildir.

It is not good for your health to shut yourself in all day. - Bütün gün kendinizi eve kapamak sağlığınız için iyi değildir.

kesin değil
not obvious
kolay iş değil
it's no joke
mesele onda değil
it is neither here nor there
mevcut değil
not available

Tom is not available at the moment. May I take a message? - Tom şu anda mevcut değil. Bir mesaj alabilir miyim?

We are sorry, the person you are trying to contact is not available. - Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.

mümkün değil
impossible
null değil
(Bilgisayar) not null
okur-yazar değil
illiterate
olacak gibi değil
it's impossible
pek değil
not desperately
pek iyi değil
(Konuşma Dili) after a fashion
pek iyi değil
so so
pek önemli değil
for what it's worth
problem değil
(deyim) that's all right
resmi değil
(Bilgisayar) informal
sonra değil
(Bilgisayar) not after
sorun değil
not at all
sorun değil
(deyim) it's all right
sorun değil
it's ok

If he's late, it's OK to start the meeting without him. - Eğer o geç kalırsa toplantıya onsuz başlamak sorun değil.

If you want to change your mind, it's OK with me. - Fikrini değiştirmek istiyorsan benim için sorun değil.

sorun değil
(deyim) that's all right
standart değil
(Bilgisayar) non standard
söz konusu değil
there is no question
uyumlu değil
(Bilgisayar) not compatible
yeterli değil
not enough

A promise is not enough. - Bir söz yeterli değil.

High school is not enough. - Lise yeterli değildir.

yeterli değil
insufficient
yeterli değil
inadequate
yetkili değil
(Bilgisayar) not authorized
zerre kadar değil
not in the least
önemli değil
not important

That's interesting, but not important. - Bu ilginç ama önemli değil.

That's not important right now. - O, şu anda önemli değil.

önemli değil
think nothing of
önemli değil
doesn't matter

It doesn't matter when you come. - Ne zaman geldiğin önemli değil.

It doesn't matter which team wins the game. - Oyunu hangi takımın kazanacağı önemli değil.

artık değil
no
belli değil
not apparent
bile değil
not even a
bir şey değil
You're welcome
birşey değil
You are welcome
hiç problem değil
no problem
pek o kadar değil
Not so much
umrumda değil
I don't care!
umurumda değil
i don't give a shit
umurunda bile değil
not care
uygun değil
inadequate
zamanı değil
Not the right time for/to

It wasn't the right time for it.

çok değil
not so much

çok değil ama olmasını istiyorum.

önemli değil
not at all, think nothing of it rica ederim
önemli değil
it does not matter

It does not matter that he did not know about it. - onun hakkında bilmediği önemli değildir.

It does not matter to me whether you come or not. - Gelip gelmemen benim için önemli değil.

Türkisch - Türkisch
Cümle içinde art arda kullanılan iki veya daha çok özneyi, tümleci, yüklemi, aralarından bazılarına olumsuzluk kavramı vererek birbirine bağlayan veya yüklemin olumsuz çekimini sağlayan kelime: "Bu direniş çetin değil, haşin değil, yürek burkucuydu."- T. Buğra
Englisch - Türkisch

Definition von değil im Englisch Türkisch wörterbuch

den daha az değil
(Askeri) not less than
değil
Favoriten