If Cleopatra's nose had been shorter, the whole face of the world would have been changed.
- Kleopatra'nın burnu daha kısa olsaydı dünyanın bütün yüzü değişmiş olurdu.
Everybody had changed so much that I could hardly tell one from another.
- Herkes o kadar değişmişti ki, birini diğerinden neredeyse ayıramıyordum.
He lives in a completely altered reality.
- O tamamen değişmiş bir gerçeklik içinde yaşıyor.
Tom isn't suffering from an altered perception of reality. He's enjoying it.
- Tom gerçekliğin değişmiş algısından acı çekmiyor. O onun tadını çıkarıyor.
He was bartering information.
- Bilgi değiş tokuş ediyordu.
Would you like to swap jobs?
- İşleri değiştirmek ister misin?
Tom wishes he could swap places with Mary.
- Tom yerleri Mary ile karşılıklı değiştirebilmeyi diliyor.
There are varying explanations.
- Değişik açıklamalar var.
Opinions vary from person to person.
- koşullardan insandan insana değişir.
Social customs vary from country to country.
- Sosyal gelenekler ülkeden ülkeye değişir.
In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest.
- Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.
Many boys and girls ranging from 12 to 18 entered the contest.
- 12 ila 18 arasında değişiklik gösteren birçok erkek ve kız yarışmaya katıldı.
Prices range from one to five dollars.
- Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.
Because the distance between the Sun and Mars varies, temperatures range from -125 degrees Celsius in the Martian winter to 22 degrees Celsius in the Martian summer.
- Güneş ve Mars arasındaki mesafe değiştiği için, sıcaklıklar Mars kışında -125 santigrat derece ile Mars yazında 22 santigrat derece arasında değişir.
That'll change nothing.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
That won't change anything.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Patterns of married life are changing a lot.
- Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.
Tom's favorite singer is always changing.
- Tom'un favori şarkıcısı sürekli değişiyor.
I'm tired of altering my plans every time you change your mind.
- Senin her fikrini değiştirdiğin zaman planlarımı değiştirmekten usandım.
He's proposing a suggestion for altering the research method.
- O araştırma yöntemini değiştirmek için bir öneri teklif ediyor.
If the address changes, please contact us.
- Eğer adres değişirse, lütfen bizimle bağlantı kurun.