değerleri

listen to the pronunciation of değerleri
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) values

Tom and I don't share the same values. - Tom ve ben aynı değerleri paylaşmayız.

We don't share the same values. - Aynı değerleri paylaşmıyoruz.

a collection of guiding, usually positive principles; what one deems to be correct and desirable in life, especially regarding personal conduct
plural of value
beliefs of a person or social group in which they have an emotional investment (either for or against something); "he has very conservatives values
değer
value

The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included). - Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).

Jefferson believed firmly in the value of education. - Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.

değer
worth

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

Do you think this book is worth reading? - Bu kitabın okumaya değer olacağını düşünüyor musun?

demiryolu menkul değerleri
(Ticaret) railway securities
değer
price

Stock prices fell quickly. - Hisse senedi değerleri çabucak düştü.

I think it's worth the price. - Sanırım bu fiyata değer.

değer
{i} rate

The value of the dollar declines as the rate of inflation rises. - Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.

How would you rate that? - Bunu nasıl değerlendirirdin?

değer
worth, worthy; value, worth; price; merit, worth
değer
valuation

Valuation is not always objective. - Değerlendirme her zaman objektif değildir.

değer
specification
değer
merit

To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin. - Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.

değer
worthwhile

It is worthwhile learning Spanish. - İspanyolca öğrenmeye değer.

It is worthwhile to read this book. - Bu kitap okumaya değer.

değer
worthiness
değer
{i} amount

Your suggestion amounts to an order. - Öneriniz emir değerindedir.

değer
precious

Nothing is as precious as love. - Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.

All socks are very precious. - Tüm çoraplar çok değerlidir.

değer
estimation
değer
desert

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

değer
(Bilgisayar) values

Tom and I don't share the same values. - Tom ve ben aynı değerleri paylaşmayız.

He values honor above anything else. - O, onura her şeyden daha çok değer verir.

değer
moral

Moral values are important in society. - Ahlaki değerler toplumda önemlidir.

Tom has no moral values. - Tom'un ahlaki değerleri yok.

değer
esteem

This is the love that esteems others better than oneself. - Bu başkalarını kendinden daha iyi değer veren sevgidir.

He esteems the professor highly. - O, profesöre oldukça değer veriyor.

değer
(Bilgisayar) change to
değer
(Ticaret) nominal
eigen değerleri
(Çevre) eigen values
değer
dignity
değer
{i} reading

This book is worth reading. - Bu kitap okumaya değer.

This book is worth reading twice. - Bu kitap iki kez okumaya değer.

değer
goodwill
değer
significance
değer
weight

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

The value of the coins depended on the weight of the metal used. - Paraların değeri kullanılan metalin ağırlığına bağlıydı.

değer
cost

He dreamt one night that he found a beautiful purple flower, and that in the middle of it lay a costly pearl. - Bir gece rüyasında, güzel mor bir çiçek bulduğunu ve çiçeğin ortasında da değerli bir mücevher bulunduğunu gördü.

Is eating organic food worth what it costs? - Organik gıda yemek maliyetine değer mi?

değer
account

In judging his work, we must take his lack of experience into account. - İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.

değer
currency

In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira. - Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.

When a currency depreciates, that has an inflationary effect on the economy of the country of the currency. - Bir para birimi değer kaybettiği zaman, bu para ülke ekonomisi üzerinde enflasyonist bir etkiye sahiptir.

birim değerleri
(Hukuk) unit values
değer
dearness
değer
merit, worth
değer
worthy

The event is worthy of remembrance. - Olay hatırlamaya değer.

The statesman is worthy of respect. - Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.

değer
costliness
değer
value, worth
değer
person of great merit
değer
worthy of

The event is worthy of remembrance. - Olay hatırlamaya değer.

There was nothing worthy of remark at the fair. - Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.

değer
worthy of; worth: zahmete değer bir ödül a prize worth struggling for
değer
(Matematik) value
değer
preciousness
değer
figure

Tom figured it was worth a try. - Tom bunun denemeye değer olduğunu düşündü.

değer
meaning

My existence is worthless and meaningless. - Benim varlığım değersiz ve anlamsız.

değer
at
egzoz dumanı değerleri
emissions valves
senaryo değerleri
(Bilgisayar) scenario values
servis değerleri
in service measurements
sıfır değerleri
(Bilgisayar) zero values
toplumsal değerleri küçümseyen
cynical
toplumsal değerleri küçümseyen kimse
cynic
Türkisch - Türkisch

Definition von değerleri im Türkisch Türkisch wörterbuch

Değer
value
Değer
fehamet
Değer
kıymet
değer
Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet
değer
Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse
değer
Kişinin isteyen, ihtiyaç duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey
değer
Yüksek ve yararlı nitelik. Üstün, yararlı nitelikleri olan (kimse): "Bu kız aramaya, düşünmeye değer bir şey değildi."- R. N. Güntekin
değer
Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı
değer
Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha
değer
Yüksek ve yararlı nitelik
Englisch - Türkisch

Definition von değerleri im Englisch Türkisch wörterbuch

kan değerleri
rbc
değerleri
Favoriten