değerlenmiş

listen to the pronunciation of değerlenmiş
Türkisch - Englisch
rated
Describes coverage issued at a higher rate than standard, usually due to impairment of the insured life
- Usually used in combination, rated-up or rated policy A policy issued with an extra premium charge REIMBURSEMENT - Payment of an amount of money related to the amount of the loss to or on behalf of the insured upon the occurrence of a defined loss
Coverage's issued at a higher rate than standard because of some health condition, or impairment of the insured
Coverage issued at a higher rate than standard because of some health condition, or impairment of the insured
A term used to describe insurance issued to a person, who is a substandard risk, at a premium rate which is higher than that charged for a standard risk
Coverages issued at a higher rate than standard because of impairment of the insured Usually used as an adjective in such expressions as "rated risk," "rated policy," and "rated up " (LI)
An applicant may be offered a premium that is higher than standard risk if he/she has a medical or occupational condition that puts them at a greater risk This is known as a rated policy
Usually used in combination, rated-up or rated policy A policy issued with an extra premium charge because of physical or moral impairment
past of rate
A term used to describe insurance issued to a person who is a substandard risk and is charged a premium rate that is higher than that charged for a standard risk
değer
value

The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included). - Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).

Jefferson believed firmly in the value of education. - Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.

değer
worth

This problem is worth discussing. - Bu sorun tartışılmaya değer.

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

değer
price

Stock prices fell quickly. - Hisse senedi değerleri çabucak düştü.

I think it's worth the price. - Sanırım bu fiyata değer.

değer
{i} rate

The value of the dollar declines as the rate of inflation rises. - Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.

How would you rate that? - Bunu nasıl değerlendirirdin?

değer
worth, worthy; value, worth; price; merit, worth
değer
valuation

Valuation is not always objective. - Değerlendirme her zaman objektif değildir.

değer
specification
değer
merit

To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin. - Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.

değer
worthwhile

It is worthwhile considering what it is that makes people happy. - İnsanları mutlu eden şeyin ne olduğunu düşünmeye değer.

I think what Tom is doing is worthwhile. - Bence Tom'un yaptığı zahmete değer.

değer
worthiness
değer
{i} amount

Your suggestion amounts to an order. - Öneriniz emir değerindedir.

değer
precious

Nothing is as precious as love. - Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.

Gold is the most precious of all metals. - Altın tüm metallerin en değerlisidir.

değer
estimation
değer
desert

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

değer
(Bilgisayar) values

Tom and I don't share the same values. - Tom ve ben aynı değerleri paylaşmayız.

He values honor above anything else. - O, onura her şeyden daha çok değer verir.

değer
moral

Moral values are important in society. - Ahlaki değerler toplumda önemlidir.

Tom has no moral values. - Tom'un ahlaki değerleri yok.

değer
esteem

He esteems the professor highly. - O, profesöre oldukça değer veriyor.

Sami was a much esteemed teacher. - Sami çok değerli bir öğretmendi.

değer
(Bilgisayar) change to
değer
(Ticaret) nominal
değer
dignity
değer
{i} reading

This book is worth reading twice. - Bu kitap iki kez okumaya değer.

I think this book is worth reading. - Sanırım bu kitap okumaya değer.

değer
goodwill
değer
significance
değer
weight

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

değer
cost

That coat may have cost a lot of money, but it's worth it. - O palto çok paraya malolmuş olabilir ama o ona değer.

Don’t think of cost. Think of value. - Fiyatını düşünmeyin. Değerini düşünün.

değer
account

In judging his work, we must take his lack of experience into account. - İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.

değer
currency

In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira. - Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.

When a currency depreciates, that has an inflationary effect on the economy of the country of the currency. - Bir para birimi değer kaybettiği zaman, bu para ülke ekonomisi üzerinde enflasyonist bir etkiye sahiptir.

aşırı değerlenmiş
top heavy
değer
dearness
değer
merit, worth
değer
worthy

The statesman is worthy of respect. - Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.

This book is worthy of attention. - Bu kitap dikkate değer.

değer
costliness
değer
value, worth
değer
person of great merit
değer
worthy of

There was nothing worthy of remark at the fair. - Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.

The statesman is worthy of respect. - Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.

değer
worthy of; worth: zahmete değer bir ödül a prize worth struggling for
değer
(Matematik) value
değer
preciousness
değer
figure

Tom figured it was worth a try. - Tom bunun denemeye değer olduğunu düşündü.

değer
meaning

My existence is worthless and meaningless. - Benim varlığım değersiz ve anlamsız.

değer
at
Türkisch - Türkisch

Definition von değerlenmiş im Türkisch Türkisch wörterbuch

Değer
value
Değer
fehamet
Değer
kıymet
değer
Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet
değer
Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse
değer
Kişinin isteyen, ihtiyaç duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey
değer
Yüksek ve yararlı nitelik. Üstün, yararlı nitelikleri olan (kimse): "Bu kız aramaya, düşünmeye değer bir şey değildi."- R. N. Güntekin
değer
Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı
değer
Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha
değer
Yüksek ve yararlı nitelik
değerlenmiş
Favoriten