davranışçı

listen to the pronunciation of davranışçı
Türkisch - Englisch
behaviorist
behaviourist
davranış
{i} behaviour

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

I apologize in advance for his behaviour. - Onun davranışları için şimdiden özür dilerim.

davranış
behavior

Tom decided to stop drinking and reform his behavior. - Tom içmeyi bırakmaya ve davranışını değiştirmeye karar verdi.

His appearance and behavior made me ashamed of him. - Onun görünüşü ve davranışı beni ondan utandırdı.

davranış
conduct

He is ashamed of his son's conduct. - Oğlunun davranışından utanıyor.

She was asked to account for her conduct. - Ona davranışı için hesap soruldu.

davranış
manner

Tom can't put up with Mary's bad manners any longer. - Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.

Dr. Jackson has a good bedside manner. - Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.

davranış
attitude

I can't stand that attitude of his. - Onun o davranışına dayanamam.

I like Tom's attitude. - Tom'un davranışını beğenirim.

davranış
{i} act

That was a very kind act. - Bu çok nazik bir davranıştı.

It's hard for me to explain my actions. - Davranışlarımı açıklamak benim için zor.

davranış
{i} treatment

I'm not accustomed to such treatment. - Böyle bir davranışa alışık değilim.

davranış
deportment

She gave her reporters social deportment tips. - O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.

davranış
{i} form

Behaviour is the highest form of preaching. - Davranış vaazın en yüksek biçimidir.

davranış
deal
davranış
{i} dealing
davranış
rudeness
davranış
geste
davranış
(Argo) stuff
davranış
action

It's hard for me to explain my actions. - Davranışlarımı açıklamak benim için zor.

We judge ourselves by our intentions and others by their actions. - Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.

davranış
front
davranış
asperity
davranış
fashion
davranış
{i} way

He grumbled about the way they treated him. - Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.

There have been a lot of complaints about the way Tom behaves. - Tom'un davranış şekli ile ilgili çok sayıda şikâyetler olmuştur.

davranış
deed

Bad thoughts lead to bad deeds. - Kötü düşünceler kötü davranışlara yol açar.

davranış
stroke
davranış
demeanour [Brit.]
davranış
proceeding
davranış
behaviour [Brit.]
davranış
behavioural [Brit.]
davranış
(Hukuk) action, conduct, stance
davranış
behavior; conduct, comportment, deportment; treatment (of someone)
davranış
action, deed, something done
davranış
turn
davranış
bearing
davranış
doings
davranış
demeanor
davranış
behaviour, conduct, attitude, act, manner, demeanour
davranış
behavioral
davranış
gesture, notable or expressive action
davranış
movement, action, motion
davranış
comportment
davranış
{s} behavioural
davranış
{i} demeanour
davranış
behave

Many people cannot understand the way hackers behave. - Birçok kişi bilgisayar korsanlarının davranış tavrını anlayamıyor.

There have been a lot of complaints about the way Tom behaves. - Tom'un davranış şekli ile ilgili çok sayıda şikâyetler olmuştur.

Türkisch - Türkisch

Definition von davranışçı im Türkisch Türkisch wörterbuch

Davranış
hareket
davranış
Davranma işi veya biçimi, tutum, davranım, muamele, hareket: "Düşünceleri, davranışları bana ters gelen biriyle bir arada oturamam elbet!"- N. Cumalı
davranış
Dıştan gözlemlenebilecek tepkilerin toplamı
davranış
Organizmanın uyaranlar karşısındaki tepkilerinin bütünü
davranış
Davranma işi veya biçimi, tutum, muamele, hareket
davranışçı
Favoriten