dauer…

listen to the pronunciation of dauer…
Englisch - Türkisch

Definition von dauer… im Englisch Türkisch wörterbuch

continuous
devamlı

Tüketim toplumu ev atıklarındaki devamlı bir artışa katkı sağlıyor. - The consumerist society contributes to a continuous increase in the amount of household waste.

permanent
{s} daimi

Daimi barış, illüzyondan başka bir şey değildir. - Permanent peace is nothing but an illusion.

İyi ücretli daimi bir iş bulmak zordur. - It is difficult to find a well paid permanent job.

permanent
{s} kalıcı

Bayan Brown, o uygun şekilde yemek yemezse, kalıcı kilolu olacağı konusunda Beth'i uyardı. - Mrs. Brown warned Beth that if she didn't eat properly she would be permanently overweight.

Kalıcılık ekstra bir maliyettir. - A permanent costs extra.

continuous
{s} sürekli

Ayırdedilebilir bir işlev her yerde süreklidir. - A function that is differentiable everywhere is continuous.

Yaşamanın maliyeti sürekli yükseliyor. - The cost of living is going up continuously.

continuous
{s} aralıksız

Yağmur üç gün boyunca aralıksız yağdı. - It rained continuously for three days.

continuous
(Bilgisayar) sürekli yazıcı
continuous
continuously mütemadiyen
continuous
(Tıp) Devamlı, fasılasız
continuous
{s} devam eden
continuous
aynı sayfa
continuous
(printer) sürekli (yazıcı)
continuous
{s} zincirleme
longterm
uzun süreli
longterm
uzun vadeli
permanent
permanentlysürekli olarak
Deutsch - Englisch
Englisch - Englisch

Definition von dauer… im Englisch Englisch wörterbuch

dauer
A developmental stage of certain nematode larvae in which they exhibit increased durability