Definition von damla im Türkisch Englisch wörterbuch
- drop
Do you have cough drops?
- Öksürük damlan var mı?
Drop by drop, the lake fills.
- Damlaya damlaya göl olur.
- splash
A raindrop splashed on her cheek.
- Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.
- trickle
A trickle of blood ran down his neck.
- Onun boynundan bir damla kan aktı.
- globule
- bit
- dram
- nip
- tot
- medicine dropper
- very small quantity
- (Tıp) corpuscle
- spot
- (Biyokimya) dropwise
- (Gıda) droplet
The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow.
- Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.
Droplets are falling on my laptop computer.
- Damlacıklar dizüstü bilgisayarımın üstüne düşüyorlar.
- (isim) Water drop
- suspicion
- bead
- blob
- drop-shaped, pear-shaped
- (Konuşma Dili) heart attack
- glob
- drops
All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
- Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
I should have taken my eye drops with me.
- Göz damlamı yanımda getirmeliydim.
- minim
- dribblet
- drop, drip, bead, globule; medicine dropper; gout; very small quantity, bit
- pharm. drops: burun damlası nose drops
- drachm
- driblet
- {i} dripping
You can hear the water dripping from the pipe.
- Borudan suyun damladığını duyabilirsin.
Constant dripping wears away a stone.
- Damlayan su taşı deler.
- drip
The dripping ice cream dirtied his pants.
- Damlayan dondurma,onun pantolonunu kirletmiş.
Layla noticed blood dripping from the steering wheel of Sami's car.
- Leyla, Sami'nin arabasının direksiyon simidinden damlayan kanı fark etti.
- dribble
- droppings
- to drop
- eye drop
I'd like to buy eye drops.
- Göz damlası satın almak istiyorum.
I should have taken my eye drops with me.
- Göz damlamı yanımda getirmeliydim.
- drop by
Drop by drop, the water can conglomerate into a lake.
- Damlaya damlaya göl olur.
Drop by drop, the lake fills.
- Damlaya damlaya göl olur.
- (Anatomi) gutta
- gout
- damlamak
- drip
- damlamak
- dribble
- damla damla akan şey
- trickle
- damla hastalığı
- (Veteriner) gid
- damla hastalığı
- (Tıp) gout
- damla sakızı
- gum mastic
- damla sulama
- (Tarım) trickle irrigation
- damla sulama
- (Tarım) microirrigation
- damla sakızı
- Mastic gum, gummastic
- damla taşı
- droplets move
- damla ayırıcı
- droplet separator
- damla aşınması
- raindrop erosion
- damla borusu
- drip water pipe
- damla damla
- little by little
- damla damla
- drop by drop; little by little
- damla damla akmak
- to trickle
- damla damla akmak
- drip
- damla damla akmak
- trickle
- damla damla akıtmak
- instil
- damla damla akıtmak
- distill
- damla damla akıtmak
- distil
- damla damla akıtmak
- instill
- damla erozyonu
- raindrop erosion
- damla etiketi
- (Bilgisayar) blob tag
- damla hastalığı
- podagra
- damla hastalığı
- path. gout
- damla hunisi
- drip cup
- damla inmek
- have a heart attack
- damla inmek
- to have a heart attack
- damla kolektörü
- drip collector
- damla oluğu
- drip groove
- damla sayrılığı
- gout
- damla sondaj
- (Meteoroloji) dropsonde
- damla süresi
- drop-time
- damla sızdırmaz makine
- drip-proof machine
- damla toplayıcı
- drip pan
- damla yağlama
- drop feed lubrication
- damla yok
- (Bilgisayar) no drop
- damla ölçeği
- stactometer
- damlamak
- drop
- damlamak
- drop in
- damlalar
- drops
All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
- Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
Drops of water glistened on the leaves of the tree after the brief downpour.
- Kısa bir sağanaktan sonra su damlaları ağaç yapraklarında parlıyordu
- damlamak
- pop in
- damlamak
- drop off
- damlamak
- distill
- damlamak
- blob
- damlamak
- turn up
- damlamak
- drib
- damlamak
- blow in
- damlalar
- droppings
- damlamak
- fall off
- bardağı taşıran son damla
- the last straw, the final straw (that breaks the camel's back)
- bardağı taşıran son damla olmak
- put the lid on smth
- bir damla
- dash
- bir damla bile
- not a dreg
- bir damla şarap
- a suspicion of wine
- damlamak
- to drip, to drop, to dribble, to trickle; to turn up, to pop in, to drop, to blow in
- damlamak
- (Konuşma Dili) to drop in (a place) unannounced, drop in. Damlaya damlaya göl olur. (Atasözü) A little at a time makes a lot
- damlamak
- happen in
- damlamak
- trickle
- damlamak
- weep
- damlamak
- come in suddenly
- damlamak
- drop around
- oral damla
- (Tıp) oral drops
- öksürük için damla
- cough drop