Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlı hissetti ki o tamir edilemedi.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
Hasarlı bagaj için hiç tazminat aldın mı?
- Did you receive any compensation for the damaged luggage?
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Kasırga küçük eve hasar verdi.
- The hurricane damaged the small house.
Sami, Leyla'nın itibarına hasar verdi.
- Sami damaged Layla's reputation.
Kaza, arabasının ön tekerlerine zarar verdi.
- The accident damaged her car's front wheels.
Onlara zarar verildi.
- They've been damaged.
Bilim adamları bir gecede bir bardak kırmızı şarap sağlığa zarar vermek için yeterlidir diyor.
- One glass of red wine a night is enough to damage health, say scientists.
Ben, hasar için ödeme yaptım.
- I paid for the damage.
Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
- The spell of drought did severe damage to the harvest.
Tom sıkıntılı görünüyor.
- Tom seems distressed.
Tom çok sıkıntılıydı.
- Tom was very distressed.
Hükümet çiftçilerin hasatlarının zararını telafi etti.
- The government compensated the farmers for the damage to the crops.
Zararı ödemeyi reddettikleri için mahkemeye gittik.
- We went to court when they refused to pay for the damage.
Oda tamamen darmadağınıktı.
- The room was all messed up.
Tom zarar ziyan için para ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay for damages.
Tom tayfunun evine zarar vermesinden korkuyordu.
- Tom was afraid that the typhoon would damage his house.
Sel, ekinlere büyük zarar verdi.
- The flood did great damage to the crops.
Fırtına ürünlere çok hasar verdi.
- The storm did a lot of damage to the crops.
Fırtına onun malına büyük hasar verdi.
- The storm did great damage to her property.
Be careful not to damage any of the fragile items while unpacking them.
... So we can estimate some damaged areas through ...
... So when we can go, already the damaged are cleaned up, but we ...