dalâlet

listen to the pronunciation of dalâlet
Türkisch - Englisch
heresy
error
aberration
perversion
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Şaşkınlık.(... Nevâfil kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir. Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibaında azîm sevaplar var; ve tağyir ve tebdili, bid'a ve dalâlettir ve büyük hatadır...... Sünnete ittiba etmiyen, tenbellik eder ise, hasaret-i azîme; ehemmiyetsiz görür ise, cinayet-i azîme; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalâlet-i azîmedir. L.)
(Osmanlı Dönemi) İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Azmak. Hak ve hakikatten, İslâmiyet yolundan sapmak. Allah'a isyankâr olmak
Sapınç, sapkınlık, doğru yoldan ayrılmak: "Dalalete kapılmış olmalarından korkarım."- T. Buğra
Sapkınlık
Sapınç, sapkınlık, doğru yoldan ayrılmak
Sapınç, sapkınlı, doğru yoldan ayrılmak
(Osmanlı Dönemi) îman ve İslâmiyetten ayrılmak, azmak, hak yoldan sapmak, sapıklık
(Osmanlı Dönemi) TELALE
dalâlet
Favoriten