It's fun to go out with him.
- Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.
Do you want to go out and get something to eat?
- Dışarıya çıkmak ve yiyecek bir şey almak ister misin?
He neither spoke nor wept, but went out in silence.
- O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
She went out without saying good-bye.
- Hoşça kal demeden dışarı çıktı.
He has gone out for a walk.
- O bir yürüyüş için dışarı çıktı.
You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
- Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.