dışarıya

listen to the pronunciation of dışarıya
Türkisch - Englisch
1. outside, out, towards the outside. 2. abroad
out

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

outward
outdoors

Apply sunscreen before you go outdoors. - Dışarıya çıkmadan önce güneş kremi sürün.

Everyone rushed outdoors. - Herkes dışarıya koştu.

out, outside, outwards, outward; abroad
outwards
outside

Both of them went to the window to look outside. - Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.

Come outside with me. - Benimle dışarıya gel.

dışarı
{i} outside

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

Could we have a table outside? - Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?

dışarıya çıkmak
go out

It's fun to go out with her. - Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.

Would you like to go out for a drink after work? - İşten sonra bir içki için dışarıya çıkmak ister misin?

dışarıya satmak
export
dışarıya mal göndermek
export
dışarıya açılmak
open out
dışarıya bakan ön diş
bucktooth
dışarıya fırlamak
1. to (jump up and) rush out. 2. (for eyes) to protrude
dışarıya giden
outward
dışarıya hücum
sally
dışarıya iş vermek
put out
dışarıya kaydırma
shift out
dışarıya okuma
readout
dışarıya yuvarlama
roll-out
dışarıya çıkmak
fall out
dışarıya çıkmak
go outside
dışarıya çıkmak
sally out
dışarıya çıkmak
a) to go out b) to take the air
dışarıya çıkmak
sally forth
dışarı
out

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

dışarı
(Bilgisayar) inset
dışarı
off

Don't forget to turn off the gas before going out. - Dışarı çıkmadan önce gazı kapatmayı unutmayın.

He rushed out of the office. - O ofisten dışarı fırladı.

dışarı
forth
dışarı
clear

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

dışarı
the space outside
dışarı
outside, exterior; out; abroad
dışarı
foreign lands, abroad
dışarı
exterior
dışarı
the outside, exterior
dışarı
the provinces (as opposed to the capital); the country (as opposed to the town)
dışarı
outside of

The outside of the house was very run down. - Evin dışarısı çok köhneydi.

Sami would never go outside of his house. - Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.

dışarı
ex
dışarı
per

A person named Jones came while you were out. - Sen dışarıdayken Jones adında bir kişi geldi.

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

Türkisch - Türkisch

Definition von dışarıya im Türkisch Türkisch wörterbuch

dışarı
Yurt dışı
dışarı
Dışa, dış çevreye: "Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı."- A. İlhan
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç: "Dışarıda yağmur yağıyor."- S. F. Abasıyanık
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç
dışarı
Yurt dışı: "Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik."- B. Felek
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer
dışarı
Dışa, dış çevreye
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer: "Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı."- A. İlhan