düzle

listen to the pronunciation of düzle
Türkisch - Englisch
{f} levigate
{f} smoothing
{f} smooth
düz
smooth

If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day. - Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.

Mary smoothed her hair. - Mary saçını düzeltti.

düzlemek
{f} plane
düzlemek
{f} smooth
düzlemek
smooth out
düz
plain

I'm just a plain office worker. - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

düz
straight

Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads. - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

düz
flat

She got a flat tire on her way home. - O eve giderken düz bir lastik aldı.

The earth is round, not flat. - Dünya yuvarlaktır, düz değil.

düz
{s} even

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

I corrected even the smallest details. - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.

düzlemek
{f} even
düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

düz
(Otomotiv) flat base
düzlemek
straighten
düzlemek
grade
düzlemek
level out
düz
flattened
düz
right

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

düz
direct
düzlemek
level
düzlemek
rub down
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

düz
forehand
düz
running
düzlemek
smooth over
düzlemek
flush
düzlemek
flatten
düzlemek
point up
düzlemek
to smooth, flatten, level
düzlemek
slick
düzlemek
(tahta vb.) try out
düzlemek
to mill, machine
düzlemek
to grade (land, road)
düzlemek
sleek
düzlemek
plaster
düzlemek
to smooth, to level, to flatten
düzlemek
shallow
düzle
Favoriten