düzgünlük

listen to the pronunciation of düzgünlük
Türkisch - Englisch
sleekness
order, regularity
regularity, order
regularity
tidiness
trimness
smoothness
(İnşaat) uniformity
order
quality
evenness
equability
neat
düzgün
smooth

The opening statement went smoothly. - Açılış konuşması düzgünce gitti.

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

düzgün
straight

I'd like to set things straight. - Ben düzgün şeyler ayarlamak istiyorum.

You're not thinking straight. - Düzgün düşünmüyorsun.

düzgünlük, tutarlık, bağdaşım
uniformity, consistency, coherence
düzgün
{s} ordered
düzgün
{s} fluent
düzgün
paint
düzgün
{s} regular
düzgün
clean-cut
düzgün
clear-cut
düzgün
smooth, level, even; orderly, clean-cut; shapely; correct; regular
düzgün
{s} slick
düzgün
(Bilgisayar) uniform sampling
düzgün
permanent
düzgün
proper

Musical talent can be developed if it's properly trained. - Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.

If the door doesn't fit, you might have to shave off a bit of the wood until it closes properly. - Kapı uymuyorsa, düzgün şekilde kapanana kadar ahşabı biraz rendelemek zorunda kalabilirsin.

düzgün
measure
düzgün
(Otomotiv) homogeneous
düzgün
presentable

Do I look presentable? - Düzgün görünüşlü görünüyor muyum?

Tom is presentable, isn't he? - Tom düzgün görünüşlü, değil mi?

düzgün
(Konuşma Dili) clear cut
düzgün
equable
düzgün
truly
düzgün
clean
düzgün
measured
düzgün
steady
düzgün
{s} dandy
düzgün
shipshape
düzgün
right

I can do the job right! - Ben işi düzgün yapabilirim!

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

düzgün
orderly

At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up. - Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.

düzgün
even

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

düzgün
true
düzgün
level
düzgün
dress

Mary neatly folded her clothes and placed them in her dresser drawers. - Mary elbiselerini düzgünce katladı ve onları şifoniyer çekmecelerine yerleştirdi.

Tom is neatly dressed. - Tom düzgün giyimlidir.

düzgün
{s} formal
düzgün
shapely

My ideal woman is shapely, intelligent and a polyglot. - Benim ideal kadınım, düzgün, akıllı ve çok dillidir.

düzgün
(giyim) spruce
düzgün
well-arranged, orderly
düzgün
square
düzgün
dandyish
düzgün
uniform
düzgün
trim
düzgün
(Hukuk) appropriate EEEE
düzgün
(Geometri) regular
düzgün
smoothly, regularly
düzgün
unruffled
düzgün
in good trim
düzgün
formerly foundation (a cosmetic in cream form)
düzgün
clearcut
metrik düzgünlük
metric uniformity
Türkisch - Türkisch
Düzgün olma durumu: "İhtiyarın sol elinde başparmak hiç şaşmayan bir düzgünlükle tanelerini ikişer ikişer çektiği tespihin üzerinde, hayatın tek işaretiydi."- P. Safa
Düzgün olma durumu
Düzgün
(Osmanlı Dönemi) ZİNE
Düzgün
muntazam
Düzgün
onat
Düzgün
(Osmanlı Dönemi) MAHZUD
Düzgün
(Osmanlı Dönemi) ZEHNA'
düzgün
Eksiksiz ve yerli yerinde, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam
düzgün
Kadınların, teni pürüzsüz göstermesi, renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı veya boyalı krem, fondöten
düzgün
Kadınların süslenme amacıyla yüzlerine sürdükleri beyaz ya da koyu pembe renkte krem
düzgün
Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim)
düzgün
Doğru ve pürüzsüz
düzgün
Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde
düzgün
Eksiksiz ve yerli yerinde, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam: "Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil."- M. Ş. Esendal
düzgünlük
Favoriten