düzenler

listen to the pronunciation of düzenler
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) schemes
(Bilgisayar) themes
düzen
layout

I've changed my website's layout. - Ben web sitemin düzenini değiştirdim.

The instrument panel has a very ergonomic layout. - Enstrüman paneli, çok ergonomik bir düzene sahip.

düzen
order

Everything looks in order. - Her şey düzenli görünüyor.

Line up and walk to the door in order. - Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

düzen
array
düzenler, kurallar
is organized, the rules
düzenle
{f} order

We use computers to solve problems and to put information in order. - Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.

He put his room in order. - O, odasını düzenledi.

düzen
system

We need to change the system. - Düzeni değiştirmemiz gerekiyor.

Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order. - Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.

düzen
arrangement

This arrangement is only temporary. - Bu düzenleme sadece geçici.

Thank you for making the arrangements. - Düzenlemeleri yaptığınız için teşekkür ederiz.

düzen
trim

I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission. - İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.

düzen
(İnşaat) configuration
düzen
{i} scheme

Tom took part in a scheme set by the police to capture the serial murderer. - Tom seri katili yakalamak için polis tarafından düzenlenen bir entrikaya katıldı.

Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor. - Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.

düzen
pattern
düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzen
{i} regulation

There need to be new regulations for export businesses. - İhracat işletmeleri için yeni düzenlemeler olmalı.

You should keep to the regulations. - Düzenlemelere uymalısınız.

düzen
(İnşaat) schedule

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

düzen
arrange

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

düzen
(Muzik) tuning
düzen
get-up
düzen
(Kanun) deceit

Tom is deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz, değil mi?

Tom is being deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz oluyor, değil mi?

düzen
(Askeri) intrigue
düzen
programme
düzen
regulate

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

düzen
(Denizbilim) arrencement
düzen
install
düzen
(Bilgisayar) schema
düzen
trick
düzen
regular

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

düzen
composition
düzen
range
düzen
(Ticaret) lay out
düzen
cheat
düzen
invention
düzen
(Bilgisayar) edit

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

düzen
establishment
düzen
organisation
düzen
shine

Rain or shine, the athletic meet will be held. - Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.

düzen
combination
düzen
set up

Let's set up a meeting. - Bir toplantı düzenleyelim.

Tom wants to set up a meeting. - Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.

düzen
(Ticaret) law and order

The police are responsible for the maintenance of law and order. - Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.

The British have a lot of respect for law and order. - İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.

düzen
make-up
düzen
accommodation
düzen
{i} regime
düzen
{i} harmony
düzenle
(Bilgisayar) edit

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzen
regularity
düzen
method

Tom works methodically. - Tom düzenli olarak çalışır.

Tom is methodical, isn't he? - Tom düzenli, değil mi?

düzen
trickery
düzen
ordinance
düzen
chicanery
düzen
orderliness
düzen
sequence
düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

Rice prices are regulated by the government. - Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

Their house is organized according to Feng Shui. - Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.

düzenle
regularize
düzenle
organize

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

She tried to persuade him to organize a boycott. - O, onu bir boykot düzenlemesi için ikna etmeye çalıştı.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzen
disposal
düzen
sort out
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
düzen
cosmos

Cosmos is the antithesis of chaos. - Kaosun antitezi düzendir.

düzen
disposition
düzen
the social order, the system
düzen
order, orderliness; arrangement
düzen
(Konuşma Dili) trick
düzen
right

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

düzen
regime, seasonal flow pattern of a river
düzen
make up
düzen
convention
düzen
order, regularity; regime; tuning; trick, lie, invention
düzen
contexture
düzen
get up

They will get up a party for Tom's birthday. - Onlar Tom'un doğum günü için parti düzenleyecekler.

Let's get up a party for Tom's birthday. - Tom'un doğum günü için bir parti düzenleyelim.

düzen
mus. tuning
düzen
formation
düzen
arch. order
düzen
(Hukuk) co-ordination
düzen
coordination
düzen
rhythm
düzen
adjust

I didn't make any adjustments. - Herhangi bir düzenleme yapmadım.

düzen
program

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

The telethon is a French TV program organized every year to collect funds in order to finance medical research. - Teleton tıbbi araştırmaları finanse etmek amacıyla para toplamak için her yıl düzenlenen bir Fransız televizyon programıdır.

düzen
ordonnance
düzen
setup
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

I arranged catering for tomorrow's party. - Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.

Türkisch - Türkisch

Definition von düzenler im Türkisch Türkisch wörterbuch

Düzen
sıra
Düzen
nizam
Düzen
sistem
düzen
Bez dokuma tezgâhı
düzen
Dolap, hile: "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak."- E. E. Talu
düzen
Alet edevat takımı
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
düzen
Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin biribirlerine göre ilişkileri
düzen
Dolap, hile
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem: "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır."- R. N. Güntekin
düzen
Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
düzen
Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
düzen
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
düzen
Yerleştirme, tertip
düzenler
Favoriten