düzenleme

listen to the pronunciation of düzenleme
Türkisch - Englisch
regulation

Import regulations have been relaxed recently. - İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.

You should keep to the regulations. - Düzenlemelere uymalısınız.

editing

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

arrangement

I'll see to the arrangements for the party. - Parti için düzenlemelerle ilgileneceğiz.

This arrangement is only temporary. - Bu düzenleme sadece geçici.

(Bilgisayar) arrange

This arrangement is only temporary. - Bu düzenleme sadece geçici.

Thank you for making the arrangements. - Düzenlemeleri yaptığınız için teşekkür ederiz.

organisation
embodying
grading
composition
embodiment
(Ticaret) scheduling
embody
(Tıp) modulation
preconditioning
(Dilbilim) monitoring
(Biyokimya) calibration
(Denizbilim) calibiration
make-up
(Politika, Siyaset) rule book
formation
(Bilgisayar) edit

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

surveillance
disposal
(Denizbilim) arrengement
control
ordering
regulating
configuration
coordinating
(Bilgisayar) edibility
co-ordination
regularization
set out
trimming
arrangement, regulation, control
reorganization
layout
(Hukuk) regulation, arrangement, adjustment, alignment
mus. arrangement
setting
collocation
distribution
hatcher
arranging or putting things in order; arrangement
organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

execution
make up
disposition
alignment
tuning
co ordination
coordination
codification
(Nükleer Bilimler) regulate

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

The industry isn't well regulated. - Endüstride iyi düzenleme yoktur.

düzenlemek
regulate

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

düzenlemek
organize

You have to organize your time. - Zamanını düzenlemek zorundasın.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenlemek
{f} arrange

She arranges the buying and selling of houses in and around Deal. - O Deal'in içinde ve çevresinde ev alışı ve satışı düzenlemektedir.

I have to arrange my hair. - Saçımı düzenlemek zorundayım.

düzenlemek
hold

Tom is looking for a suitable place to hold the meeting. - Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.

We have to rent a room to hold the party in. - Biz, partiyi düzenlemek için bir oda kiralamak zorundayız.

düzenlemek
put in order
düzenleme organı
(Hukuk) regulatory body
düzenleme içimi
regime
düzenleme için
(Bilgisayar) for editing
düzenleme kipi
edit mode
düzenleme kurulu
(Ticaret) regulatory authority
düzenleme kurulu
(Kanun) regulatory board
düzenleme kutusu
(Bilgisayar) edit box
düzenleme modu
(Bilgisayar) edit mode
düzenleme okulu
regulation school
düzenleme şeklinde vekalet
(Kanun) Statutory form power of attorney
düzenleme / tanzim
(Hukuk) arrangement
düzenleme denetimi
(Bilgisayar) an edit control
düzenleme faktörü
configuration factor
düzenleme getirmek
bring an arrangement
düzenleme getirmek
bring an order
düzenleme hazinesi
compensating reservoir
düzenleme haznesi
balancing reservoir
düzenleme haznesi
compensating reservoir
düzenleme ilkesi
(Pisikoloji, Ruhbilim) principle of organization
düzenleme istasyonu
(Askeri) regulating station
düzenleme izni
(Bilgisayar) allow edits
düzenleme izni
(Bilgisayar) allow editing
düzenleme kapağı
regulating gate
düzenleme rezervuarı
(Çevre) regulating reservoir
düzenleme subayı
(Askeri) regulating officer
düzenleme teknikleri
(Bilgisayar) editing techniques
düzenleme yapmak
regulate
düzenleme yapısı
regulating structure
düzenleme ıskartası
(Denizbilim) regulatory discard
düzensiz düzenleme
(Ticaret) disarrangement
düzenle
{f} order

Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order. - Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.

She put her room in order. - O, odasını düzenledi.

düzenlemek
lay out
düzenlemek
{f} prepare
düzenlemek
(Kanun) issue
düzenlemek
draw up
düzenlemek
mount
düzenlemek
collocate
düzenlemek
{f} do
düzenlemek
get up
düzenlemek
{f} stage
düzenlemek
compose
düzenlemek
distribute
düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzenlemek
forge
düzenlemek
orchestrate
düzenlemek
engineer
düzenlemek
neaten
düzenlemek
{f} construct
yeniden düzenleme
reclamation
düzenlemek
give
bale danslarını düzenleme
(Muzik) choreography
düzenle
(Bilgisayar) edit

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

He has some knowledge of editing. - Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenlemek
designate
düzenlemek
control
düzenlemek
format
düzenlemek
set up

Tom wants to set up a meeting. - Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.

Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth? - Beş veya altı Nisan'da bizimle bir toplantı düzenlemek mümkün müdür?

düzenlemek
shape
düzenlemek
array
düzenlemek
dress
düzenlemek
fit up
düzenlemek
write out
düzenlemek
fix up
düzenlemek
write up
düzenlemek
unclutter
düzenlemek
(Bilgisayar) toorder
düzenlemek
concoct
düzenlemek
embody
düzenlemek
fix
düzenlemek
queue
düzenlemek
(Ticaret) organizing
düzenlemek
design
düzenlemek
collate
düzenlemek
appoint
düzenlemek
codify
düzenlemek
make out
düzenlemek
spruce
düzenlemek
get things square
düzenlemek
make
düzenlemek
install
düzenlemek
reorganize
düzenlemek
fix with
düzenlemek
string
düzenlemek
plan
düzenlemek
get
düzenlemek
designata
düzenlemek
set out
düzenlemek
make up
düzenlemek
digest
düzenlemek
devise
düzenlemek
manage
düzenlemek
(Kanun) set right
düzenlemek
set

Tom wants to set up a meeting. - Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.

Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth? - Beş veya altı Nisan'da bizimle bir toplantı düzenlemek mümkün müdür?

düzenlemek
clear up
düzenlemek
purge
düzenlemek
impose
düzenlemek
accommodate
düzenlemek
structure
düzenlemek
work one’s way up
düzenlemek
work

The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone. - Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.

en son düzenleme
(Ticaret) consequential amendment
fatura düzenleme
(Ticaret) billing
görüntü düzenleme
image-editing
hava düzenleme
air conditioning
idari düzenleme
(Politika, Siyaset) administrative arrangement
işleyişini düzenleme
regulation of
kanunla düzenleme
enacting
kütük düzenleme
file organization
metin düzenleme
(Bilgisayar) editing
sayfa düzenleme
page setup
teknik düzenleme
(Askeri) technical arrangement
tekrar düzenleme
rearrangement
tur düzenleme
(Turizm) tour organization
yapısal düzenleme
(Bilgisayar) configuration
yasal düzenleme
legal regulation
yeni düzenleme
rearrangement
yeniden düzenleme
rearranging
yeniden düzenleme
shake up
yeniden düzenleme
re-formation
yerinde düzenleme
(Bilgisayar) visual editing
zengin düzenleme
(Bilgisayar) rich edit
çevre düzenleme
(Çevre) landscaping
öz-düzenleme
(Pisikoloji, Ruhbilim) self-regulation
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

Yuriko arranges flowers in her spare time. - Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

Rice prices are regulated by the government. - Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

Their house is organized according to Feng Shui. - Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

düzenle
regularize
düzenle
organize

I think it's time for me to organize a party. - Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenlemek
scheme

Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor. - Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.

düzenlemek
throw
düzenlemek
draw sth up
düzenlemek
form up
düzenlemek
dispose
düzenlemek
pigeonhole
düzenlemek
assemble
düzenlemek
order

We use computers to solve problems and to put information in order. - Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.

I have no time to put my books in order before I go. - Gitmeden önce kitaplarımı düzenlemek için vaktim yok.

düzenlemek
programme
düzenlemek
shake up
düzenlemek
condition
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
düzenlemeler
coordinates
düzenlemeler
arrangements

Thank you for making the arrangements. - Düzenlemeleri yaptığınız için teşekkür ederiz.

I'll see to the arrangements for the party. - Parti için düzenlemelerle ilgileneceğiz.

düzenlemeler
regulations

The new traffic regulations come into force tomorrow. - Yeni trafik düzenlemeleri yarın yürürlüğe giriyor.

They plan to do away with most of these regulations. - Onlar bu düzenlemelerin çoğunu kaldırmayı planlıyorlar.

AT hukukunun düzenleme araçları
(Hukuk) instruments of the european community
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
(Hukuk) Bank Regulatory and Supervisory Board
Türkisch - Türkisch
Düzenlemek işi
Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılan değişiklik, aranjman
aranjman
yapılanma
kodifikasyon
Düzenlemek
yapılandırmak
Düzenlemek
(Hukuk) REGÜLE ETMEK
Düzenlemek
organize etmek
düzenlemek
Yapmak, hazırlamak
düzenlemek
Bodrumun ışığını da buna göre düzenlemişler."- B. R. Eyuboğlu
düzenlemek
Düzenli, düzgün duruma getirmek, düzen vermek, tanzim etmek
düzenlemek
Yapmak, hazırlamak: "Merdivenleri, masaları gayet hantal, battal şeyler
düzenlemek
Düzenleme yapmak
düzenlemek
Müzik aletlerini akort etmek
düzenleme
Favoriten