düzen

listen to the pronunciation of düzen
Türkisch - Englisch
layout

The instrument panel has a very ergonomic layout. - Enstrüman paneli, çok ergonomik bir düzene sahip.

The only missing feature of Windows for Workgroups 3.11 is Turkish keyboard layout. - Windows'un Çalışma Grubu 3.11 için tek eksik özelliği Türkçe klavye düzenidir.

order

Social order does not come from nature. It is founded on customs. - Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.

Line up and walk to the door in order. - Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

array
system

Let's try to change the system. - Düzeni değiştirmek için çalışalım.

We need to change the system. - Düzeni değiştirmemiz gerekiyor.

arrangement

I'll see to the arrangements for the party. - Parti için düzenlemelerle ilgileneceğiz.

Thanks to the arrangements made by Ken'ichi, the women found various places to work around town. - Ken'ichi tarafından yapılan düzenlemeler sayesinde, kadınlar kasaba civarında çalışmak için değişik yerler buldu.

trim

I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission. - İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.

(İnşaat) configuration
(İnşaat) schedule

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

arrange

Yuriko arranges flowers in her spare time. - Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

(Muzik) tuning
get-up
(Kanun) deceit

Tom is deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz, değil mi?

Tom is being deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz oluyor, değil mi?

(Askeri) intrigue
programme
regulate

Rice prices are regulated by the government. - Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

(Denizbilim) arrencement
install
(Bilgisayar) schema
trick
regular

This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held. - Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

composition
range
(Ticaret) lay out
cheat
invention
(Bilgisayar) edit

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

He has some knowledge of editing. - Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.

establishment
organisation
shine

Rain or shine, the athletic meet will be held. - Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.

combination
set up

We'll set up a meeting. - Bir toplantı düzenleyeceğiz.

Let's set up a meeting. - Bir toplantı düzenleyelim.

(Ticaret) law and order

The police are responsible for the maintenance of law and order. - Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.

The British have a lot of respect for law and order. - İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.

make-up
accommodation
disposal
cosmos

Cosmos is the antithesis of chaos. - Kaosun antitezi düzendir.

harmony
disposition
scheme

Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor. - Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.

Tom took part in a scheme set by the police to capture the serial murderer. - Tom seri katili yakalamak için polis tarafından düzenlenen bir entrikaya katıldı.

the social order, the system
regularity
order, orderliness; arrangement
(Konuşma Dili) trick
orderliness
right

He's not eating right. I think he's sick. - O düzenli yemek yemiyor. Ben onun hasta olduğunu düşünüyorum.

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

regime, seasonal flow pattern of a river
make up
convention
order, regularity; regime; tuning; trick, lie, invention
contexture
regime
method

Tom works methodically. - Tom düzenli olarak çalışır.

Tom is methodical, isn't he? - Tom düzenli, değil mi?

get up

They will get up a party for Tom's birthday. - Onlar Tom'un doğum günü için parti düzenleyecekler.

Let's get up a party for Tom's birthday. - Tom'un doğum günü için bir parti düzenleyelim.

mus. tuning
formation
regulation

There need to be new regulations for export businesses. - İhracat işletmeleri için yeni düzenlemeler olmalı.

In the first place, I would like to announce several new regulations. - İlk olarak birkaç yeni düzenlemeyi duyurmak istiyorum.

arch. order
(Hukuk) co-ordination
coordination
pattern
trickery
ordinance
chicanery
sequence
sort out
rhythm
adjust

I didn't make any adjustments. - Herhangi bir düzenleme yapmadım.

program

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

ordonnance
setup
düzen altına almak
organize
düzen altına almak
straighten up
düzen değiştir
(Bilgisayar) change scheme
düzen kipi
(Bilgisayar) edit mode
düzen kurmak
get organized
düzen sağlamak
make systematic
düzen sağlamak
systematize
düzen sağlamak
restore
düzen sağlamak
order
düzen sağlamak
organize
düzen vermek
tune up
düzen sağlamak
restore order
düzen açıklaması theat. stage direction
(written in a script)
düzen bağı
discipline
düzen bilgisi
(Dilbilim) tactics
düzen bozmak
derange
düzen dışında olan
orderless
düzen karşıtı parti
(Politika, Siyaset) anti-system party
düzen kurmak
1. to lay out one's tools and supplies ready for work. 2. to organize a way of doing something. 3. to set a trap, prepare a trick
düzen kurmak
a) to get organized b) to use a trick, to swindle
düzen kılavuzları
(Bilgisayar) layout guides
düzen seçenekleri
(Bilgisayar) layout options
düzen vermek
1. to put (something) in order, straighten up. 2. to tune (a musical instrument)
düzen özellikleri
(Bilgisayar) layout properties
çeki düzen vermek
groom
blok düzen
(Bilgisayar) block layout
dağınık düzen
(Askeri) extended formation
dikey düzen
(Bilgisayar) vertical layout
doğal düzen
(Ticaret) natural order
duygusal düzen
(Tıp) emotional regulation
düzenler
(Bilgisayar) schemes
düzenler
(Bilgisayar) themes
gelişmiş düzen
(Bilgisayar) advanced layout
gizli düzen
scheme
hızlı düzen
(Bilgisayar) quickedit
kademeli düzen
(Askeri) echelon formation
kurulu düzen
established order
otomatik düzen
(Bilgisayar) autolayout
sık düzen
(İnşaat) close packing
sıra düzen
hierarchy
toplu düzen
(Askeri) mass formation
yeni düzen
(Ticaret) new deal
yeni düzen
new order
çeki düzen vermek
trig
çeki düzen vermek
titivate
dolap, düzen, hile
cabinets, layout, fraud
Yeni Uluslar arası Ekonomik Düzen
(Hukuk) New International Economic Order
adres düzen kutusu
(Bilgisayar) address editbox
alt düzen
chassis
anaerkil düzen
matriarchy
açılır kapanır düzen
drophead
dağınık düzen
extended order
dağınık düzen
mil . extended order, extended formation
dağınık düzen eğitimi
(Askeri) combat drill
dağınık düzen eğitimi
(Askeri) extended order drill
derinliğine düzen
(Askeri) formation in depth
dosya düzen yardım
(Bilgisayar) file edit help
dış merkezli düzen
eccentric
genel düzen
(Dilbilim) global pattern
genişliğine düzen
(Askeri) formation in width
grup düzen kipi
(Bilgisayar) group edit mode
hedef düzen şeması
(Askeri) target array
hidrolik düzen
(Askeri) oil gear
hızlı düzen modu
(Bilgisayar) quickedit mode
ikili düzen
binary numeration system
islami düzen getirmek
islamicize
islami düzen getirmek
islamicise
kanun ve düzen
law and order

The police are responsible for the maintenance of law and order. - Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.

karma düzen
composite order
kayma önleyici düzen
antiskating device
kayma önleyici düzen
(Otomotiv,Teknik) antiskid device
kendine çeki düzen vermek
primp
kendine çeki düzen vermek
tidy up
kendine çeki düzen vermek
straight oneself up
kendine çeki düzen vermek
spruce oneself up
kendine çeki düzen vermek
freshen up
kendine çeki düzen vermek
1. to tidy oneself up. 2. to put one's life and affairs in order
kendine çeki düzen vermek
tidy oneself up
kendine çeki düzen vermek
preen
koruyucu düzen
fender
kurulu düzen
the established order, the established régime, the set way of doing things
kısır düzen
(Dilbilim) unproductive system
laik düzen
(Politika, Siyaset) secular system
laik düzen
(Politika, Siyaset) secular regime
mantıklı düzen
sequacity
mülki düzen
(Politika, Siyaset) civil order
normal düzen
(Bilgisayar) regular layout
paralel düzen; öncelik
(Askeri) parallel pattern; priority
rastgele düzen
(Bilgisayar) random order
ritmik düzen
eurhythmy
senaryo düzen
(Bilgisayar) scenario edit
seçenekler düzen
(Bilgisayar) options edit
siyasi düzen
political system
sosyal düzen
social pattern
standart düzen
standard scheme
sıkı düzen
discipline
sıralı düzen
(Dilbilim) conjunctive ordering
toplu düzen kolu
(Askeri) column of masses
toplumsal düzen
social order
yanaşık düzen
(Askeri) massed formation
yanaşık düzen eğitimi
(Askeri) close order drill
yapısal düzen
structural adjustment
yasal düzen
lawful order
yerleşik düzen
permanent settlement
çapraz alanlı düzen
crossed-field device
çeki düzen vermek
right
çeki düzen vermek
spruce up

I used those flowers to spruce up the house. - Şu çiçekleri eve çeki düzen vermek için kullandım.

çeki düzen vermek
array
çeki düzen vermek
spruce

I used those flowers to spruce up the house. - Şu çiçekleri eve çeki düzen vermek için kullandım.

çeki düzen vermek
(Hukuk) tidy up
ölçünlü düzen
standard scheme
ön düzen
(Otomotiv) front alignment
ön düzen servisi
(Otomotiv) front alignment service
ıas ardışık düzen
(Bilgisayar) ias pipeline
şematik düzen
schematism
Türkisch - Türkisch
Bez dokuma tezgâhı
Dolap, hile: "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak."- E. E. Talu
Alet edevat takımı
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin biribirlerine göre ilişkileri
Dolap, hile
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem: "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır."- R. N. Güntekin
Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
Yerleştirme, tertip
sıra
nizam
sistem
düzen açıklaması
Bir tiyatro eserinin metninde dekor, giysi vb. ile oyuncuların görünüşleri, davranışları üzerine yapılan açıklama
düzen bağı
Disiplin, düzence
düzen teker
Makinelerde, hareketin hızını düzgün tutmaya, çalışmayı düzenlemeye yarayan büyük çaplı çark, volan
bozuk düzen
Düzensiz, düzeni bozuk olan
kaba düzen
Çalgıları pes seslere akort etmek işi
kaba düzen
Şöyle böyle, üstünkörü yapılan iş
kara düzen
Halk müziğinde bağlama çalış türlerinden biri
kurulu düzen
Yerleşmiş, içinde bulunulan toplumsal düzen
sosyal düzen
Sosyal yapının düzenli bir biçimde oluşması
sıkı düzen
Bir topluluğun yasa ve tüzüklere bağlı olması, disiplin, zapturapt
yanaşık düzen
bakınız: yanaşık nizam
çeki düzen
Düzenlilik, özen, itina, intizam, ihtimam
öncel düzen
Ruhla beden arasındaki ilişkinin Tanrıca önceden düzenlendiğini ileri süren öğreti
Englisch - Türkisch

Definition von düzen im Englisch Türkisch wörterbuch

düzen
internal order
düzen
Favoriten