düzülmek

listen to the pronunciation of düzülmek
Türkisch - Englisch
even be
to be arranged
to begin, set about, set to, embark upon
to be made up, be faked, be forged
arranged
düz
smooth

The opening statement went smoothly. - Açılış konuşması düzgünce gitti.

Mary smoothed her hair. - Mary saçını düzeltti.

düz
plain

I'm just a plain old office worker. - Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.

Try to write in plain English. - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.

düz
straight

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

düz
flat

Its surface was as flat as a mirror. - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.

The earth is round, not flat. - Dünya yuvarlaktır, düz değil.

düz
{s} even

Tom organized the event. - Tom etkinliği düzenledi.

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

Have you checked the oil level recently? - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

düz
forehand
düz
running
yola düzülmek
to set off (on a journey)
Türkisch - Türkisch
düzülmek
Favoriten