Tom has no drive or ambition.
- Tom'un hiçbir dürtü veya hırsı yok.
The strongest drive in human nature is the wish to be important.
- İnsan doğasındaki en güçlü dürtü, önemli olmak arzusudur.
Tom felt a sudden urge to leave the room.
- Tom ani bir odayı terk etme dürtüsü hissetti.
He felt a sudden urge to write a novel.
- Bir roman yazmak için ani bir dürtü hissetti.
I felt an impulse to cry out loud.
- Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
Tom resisted the impulse to tell Mary what an idiot she had been.
- Tom Mary'nin ne kadar aptal olduğunu söyleme dürtüsüne direndi.
He could not control his compulsion to kill.
- O, öldürme dürtüsünü kontrol edemedi.